Ediplerin şehadeti
Eğer bir hastalığa yakalansaydınız, tedavi için kime gider ve kimin sözüne itibar ederdiniz? Büyük bir mimarın mı? Yoksa büyük bir elektrik mühendisinin mi? Yoksa bir fizikçinin mi? Ya da küçük bir doktorun mu? Elbette doktorun sözünü dinler ve onun sözüne itibar ederdiniz. Çünkü bilinen bir kaidedir ki; Bir fende ve bir sanatta, münakaşaya sebep olan bir meselede, o fen ve sanatın dâhilerinin sözü geçer. En büyük bir mimarın sözü, küçük bir hastalığın keşfinde, küçük bir doktor kadar geçmez ve onun sözü kadar kıymeti yoktur.
O halde madem konumuz Kur’an’ın bir beşer sözü olup olamayacağıdır, elbette belagat ve edebiyatın dâhi âlimlerinin sözleri, bu fenden olmayan binlerce insanın sözüne tercih edilir.
Evet, Kur’an’ın kelimelerindeki kusursuzluğa ve beşerin sözü olamayacağına, belagat ilminin yani söz söyleme sanatının dâhi âlimleri şahittir.
Evet, Kur’an 20 senede hem muhtelif ve birbirinden farklı mevkilerde ve parça parça nazil olduğu halde, kelimeler ve ayetler arasında öyle bir uygunluk vardır ki, sanki bir defada nazil olmuş gibidir.
İşte o âlimlerden Zemahşeri, Sekkâki, Abdülkâhir Cürcâni gibi âlimler Kur’an’ı harf harf tetkik etmişler ve bu kelamın Allah’ın sözü olduğunda ve bir beşer sözü olamayacağında ittifak etmişlerdir.
Nasıl ki, bir yıldız böceği, bin sene, hakiki bir yıldız gibi gözlem ehline gözükemez ve onları aldatamaz. Gözlem ehli kısa bir süre aldansa da bir zaman sonra onun yıldız olmadığını, bir yıldız böceği olduğunu fark eder. Hem bir sinek, bir sene, tamamen tavus kuşu suretini, sinek olduğunu hissettirmeden seyredenlere gösteremez. Ve bunların yapmacık vaziyetleri en dikkatli gözlerden sakla-namaz. Nasıl bunlar mümkün değildir.
Aynen öyle de İslam âleminin semasında parlayan ve daima hakikati neşreden Kur’an yıldızı, “hâşâ” bir yıldız böceği hükmünde, bir beşerin uydurması olsaydı, onun en yakınında olan ve onu dikkatle inceleyen belagatin dâhi âlimleri ve söz sanatının ustaları elbette bunun farkında olacaktı.
Belagatin bu dâhi âlimlerinin, bir beşerin sözünü, Allah’ın sözü zannetmeleri ve on dört asır bunu fark edememeleri mümkün değildir. Hatta şeytan bile yüz derece şeytanlıkta ileriye gitse buna imkân verdiremez.
Thanks for this nice article. Keep it up. 🙂