Kur’an’ın tercümanı olan zatın herkesten ziyade ona itikadı ve hürmeti ispat eder ki, Kur’an Allah’ın kitabıdır.
Kur’an-ı Kerim, ortaya koyduğu hikmetli kanunların şehadetiyle Allah’ın kelamı olduğu gibi, Kur’an’ın tercümanı olan zatın herkesten ziyade ona itikadı, inancı ve hürmet etmesi de ispat eder ki, Kur’an Allah’ın kelamıdır.
Zira tarihte birçok kanun koyucular gelmiştir ki, koydukları kanunları ilk önce kendileri çiğnemişler, yasakları ilk önce kendileri ihlal etmişlerdir. Demek mesele sadece kanun yapmak değil, aynı zamanda o kanuna boyun eğmek ve itaat etmektir.
Peygamber Efendimiz (S.a.v.) Kur’an’ın her bir hükmüne öyle itaat etmiş, öyle iman etmiş ve öyle hürmet etmiştir ki, tarih-lerde emsali yoktur. Hatta “Hud Suresi”ndeki “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayeti nazil olduğunda, “Bu sure beni ihtiyarlattı” buyurmuştur.
Evet, o Allah’ın peygamberinin Kur’an’a karşı öyle bir itikadı ve imanı vardır ki, o zamanın hükümranı olan bütün fikirler ve inançlar ve bilginlerin hikmetleri ve ruhanî reislerin ilimleri ona karşı ve ona muhalif oldukları halde; onun ne imanına, ne itikadına, ne inancına ve ne de itimadına, hiçbir şüphe, hiçbir tereddüt, hiçbir zaaf, hiçbir vesvese verememişler.
Bu da ispat eder ki, Hazreti Muhammed (S.a.v.) Allah’ın elçisidir. Kur’an da Allah’ın kelamıdır.