Ayetlerin farklı anlamlara gelebilmesiyle oluşan ihtilaf: -Misal 2-
A- Evet, çok ilginç. Bu yaşıma geldim, böyle bir ders dinlemedim. Keşke anlattıklarını daha önce öğrenmiş olsaydım. Geçen vaktime yanıyorum. Bu ilim ne kadar zevkliymiş!
B- Zevklidir, ama kendimiz mana vermeye çalışmayıp ehlinden dinlersek zevklidir. Ehli de hakiki âlimlerdir. Şimdi Kur’an ayetlerinin farklı manaları cemetmesine dair 2. örneğe geçelim:
Âli İmran suresi 97. ayette şöyle buyrulmuş: “Oraya (Kâbe’ye) giren emin olur.”
İmam-ı Âzam Hazretlerine göre, şer’an öldürülmesi gereken bir kimse Harem-i Şerif’e sığınsa kendisine dokunulmaz ve orada ceza uygulanmaz. Sadece ona yiyecek ve içecek verilmeyerek oradan çıkmaya mecbur edilir ve çıkınca kısas yapılır.
İmam Şafi Hazretlerine göre ise Kâbe’ye sığınan oradan çıkmazsa çıkması için beklenmez, orada kısas edilir.
Yine fıkıh ilmini ve ezelî kelamın mahiyetini bilmeyenleri şaşırtacak bir durum!
Aynı meselede iki farklı hüküm! Hâlbuki kişi İlahî kelamın mahiyetini bilseydi bu farklı hükümlerin son derece normal ve ezelî kelamın bir hususiyeti olduğunu anlayacaktı. Şimdi ihtilafın sebebini öğrenelim:
Ayet-i kerimede, “Kâbe’ye giren emin olur.” buyrulmuş. Buradaki “emniyet” İmam-ı Âzam’a göre, dünyevi emniyettir ve Kâbe’ye girenin her türlü dünyevi tehlikeden emin olması gerekmektedir. İmam-ı Âzam Hazretlerine göre, can emniyeti de bunlardan biridir. O hâlde kendisine kısas yapılması gereken bir kişi Kâbe’ye sığınsa ona dokunulmaz. Çünkü Allah-u Teâlâ kitabında Kâbe’ye girenin tehlikeden emin olması gerektiğini buyurmuştur.
İmam Şafi ise ayetteki “emniyeti” ahiret azabından emin olmakla tefsir etmiştir. Yani İmam Şafi’ye göre, Kâbe’ye giren dünyevi tehlikelerden değil, uhrevi tehlikelerden emin olur. Yaptığı tavaf, say ve diğer ibadetlerle kendisini Allah’a affettirir ve cehennem azabından kurtulur. Dolayısıyla İmam Şafi’ye göre, ayetin hükmü dünyaya değil, ahirete bakmaktadır. Netice olarak da kısas gereken bir kişi Kâbe’ye sığınsa çıkması emredilir, eğer çıkmazsa orada hükmü icra edilir.
Görüldüğü gibi, ayetteki “emniyetin” farklı manalara gelebilme ihtimali hükmün farklılığına sebep olmuştur. Eğer ayetteki “emniyet” dünyevi emniyet ise orada kısas yapılamaz. İmam-ı Âzam bu ihtimali tercih etmiştir. Yok, eğer ayetteki emniyet ahiretteki azaptan emin olmaksa orada kısas yapılabilir. İmam Şafi de bu ihtimali tercih etmiştir. Ayrıca her bir mezhep imamı görüşlerine hadislerden de deliller getirmiştir. Bizler bu başlıkta sadece Ku’ran’ı anlamadaki ihtilafı işlediğimizden meselenin hadis bölümüne geçmiyoruz.
Demek “Kâbe’ye sığınan bir kimseye kısas yapılıp yapılamayacağı” konusunda sadece tek bir hükmün olmasını istemek ayetin bu iki vechini bilmemekten ve Allah’ın kelamını beşer kelamı gibi tek manaya gelen bir kelam zannetmekten dolayıdır.
“Eğer bu hükümlerden hangisi doğrudur?” dersen bu sorunun cevabını daha önce vermiştik. Burada şu kadar diyelim ki, Cenab-ı Hakk her iki hükümden de razıdır.