Ahiret yolcusuyuz
Yüksekçe bir dağdan yuvarlanmış ve tam uçuruma düşecek iken dağın ortasındaki bir ağaca tutunmuş bir biçareyi düşünün.
Biz ona bir ip uzatsak ve onu yukarıya doğru çeksek, tam kurtulacak iken birden ipi bıraksak ve onu uçuruma düşmeye mahkûm etsek, acaba ona o ana kadar yaptığımız şefkatli muamelenin bir önemi kalır mı?
O şefkat istihza ve alaya dönmez mi? Hem onu kurtarmaya teşvik eden hiss-i şefkat hiç ipi bırakmamıza müsaade eder mi? Elbette ki hayır.
İşte bizler, Allah’ın kudret ipine tutunarak, yokluk alemlerine düşmekten kurtulmuşuz. Allah bize vücud verdi ve bu aleme çıkardı. Bu alemde de türlü türlü ihsanına mazhar etti. Eğer ahiret gelmezse ve biz ölüm ile yokluğa gidersek, bu, misâldeki ipin tekrar bırakılması hükmünde olmaz mı?
Elbette ki o ilahi merhamet, bizleri, tekrar ipin bırakılması manâsına gelen yokluk karanlıklarına göndermeyecektir. Zira yokluğa mahkûm edecek olsaydı, bizi yokluktan kurtararak bu fani dünyaya getirmez ve burada böyle şefkatle muamele etmezdi.
İşte ahiret gelmezse şefkat alaya döner. İdama mahkûm ettiğimiz bir insanın hücresine her türlü yiyeceklerden mürekkeb bir masa göndersek, bu ona iyilik ve ihsan olur muydu? Elbette ki olmazdı.
Eğer ahiret gelmezse o mahkûmdan ne farkımız olur?
Ve Allah şefkat ve merhametini inkâr ettirecek bu olaya hiç müsaade eder mi?
Haşa ve kella.