23. “Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sâbiîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.” ayetinin izahı
Bu dersimizde Ehl-i kitabın cennete gireceğini söyleyenlerin üçüncü sözlerine cevap vereceğiz. Onlar diyor ki:
— Bakara suresinin 62. ayetinde şöyle buyrulmuş: “Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sâbiîler, bunlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.” Bu ayet-i kerime Yahudi ve Hristiyanların cennete gireceğine delildir.
Onların bu sözlerine karşı evvela deriz ki: Cehalet iki kısımdır:
1. Cehl-i basit: Bu grupta olanlar bilmezler ama bilmediklerini bilirler. Bunların ıslahı kolaydır.
2. Cehl-i mürekkep: Bu gruba giren cahillerse bilmezler ama bilmediklerini de bilmezler. Kendilerini bilir zannederler. Bunların ıslahı çok zordur.
İşte mezkûr ayet-i kerimeyi Ehl-i kitabın cennete gireceğine delil yapanlar cehl-i mürekkep içindedir. Bilmiyorlar ama kendilerini biliyor zannediyorlar. Bunların ıslahı çok zordur. Biz onları ıslah için değil, onların sözleriyle zehirlenenler için şimdi ayetin doğru izahını yapacağız. Hem bu sayede bunların nasıl bir cehalet içinde olduğu ve daha okuduklarını anlamaktan âciz oldukları gün yüzüne çıksın.
Mezkûr ayette dört gruptan bahsedilmektedir: İman edenler, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sâbiîn. Sâbiîn bir görüşe göre yıldızlara tapanlar, diğer bir görüşe göreyse meleklere tapanlardır.
Şimdi, ayeti daha kolay anlayabilmek için her bir grup üzerinde tek tek tahlil yapalım. Baştaki “iman edenleri” en sona bırakıp Yahudilerle başlayalım:
Allahu Teâlâ Yahudiler hakkında diyor ki: Yahudilerden her kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.
— Siz bu ifadeden ne anlıyorsunuz?
Daha kolay tahlil edebilmeniz için cümleyi kısaltalım: Yahudilerden her kim iman ederse…
Bu cümleden Yahudilerin Allah katında makbul bir imanları olmadığı anlaşılmaz mı? Eğer makbul bir imanları olsaydı, Allahu Teâlâ “Yahudilerden her kim iman ederse” buyurmazdı. Zira iman etmiş olandan bir daha iman istenmez. Bu, tahsil edilmiş bir sıfatın tekrar tahsilini istemek olur ki bu, caiz de değildir, mümkün de değildir.
Bu durumda, Yahudilerin imanının makbul olmadığı, onların küfür içinde olduğu anlaşılmaktadır. Ayetin manası da şöyle olur:
— Yahudilerden her kim Kur’an’ın belirttiği üzere Allah’a iman eder, Kur’an’ın tarif ettiği şekilde ahirete iman eder ve Kur’an’ın belirttiği salih ameli işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.
İşte ayetin manası budur. Ayet mevcut Yahudilerin cennete gireceğine değil, kâfir olduklarına delildir. Cennete girmeleri, Kur’an’ın tarif ettiği iman ve salih ameli tahsil etme şartına bağlanmıştır.
Şimdi, aynı tahlili Hristiyanlar hakkında yapalım:
Allahu Teâlâ Hristiyanlar hakkında diyor ki: Hristiyanlardan her kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.
Daha kolay tahlil edebilmeniz için cümleyi kısaltalım: Hristiyanlardan her kim iman ederse…
Bu cümleden de Hristiyanların Allah katında makbul bir imanları olmadığı anlaşılmaz mı? Zira makbul bir imanları olsaydı, Allahu Teâlâ “Hristiyanlardan her kim iman ederse” buyurmazdı. İman etmiş olandan bir daha iman istenmez. Bu, tahsil edilmiş bir sıfatın tekrar tahsilini istemek olur ki bu da mümkün değildir.
Bu durumda, Hristiyanların imanının makbul olmadığı, onların küfür içinde olduğu anlaşılır. Ayetin manası da şöyle olur:
— Hristiyanlardan her kim Kur’an’ın belirttiği üzere Allah’a iman eder, Kur’an’ın tarif ettiği şekilde ahirete iman eder ve Kur’an’ın belirttiği salih ameli işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.
İşte ayetin manası budur. Ayet mevcut Hristiyanların cennete gireceğine değil, kâfir olduklarına delildir. Cennete girmeleri, Kur’an’ın tarif ettiği iman ve salih ameli tahsil etme şartına bağlanmıştır.
Aynı tahlili Sabiîn için de yapabilirsiniz. Sözü uzatmamak için biz bu tahlili yapmıyoruz.
Bu makamda şöyle bir soru akla gelebilir:
Ayetin başında “iman edenlerden” bahsedilmiş. Sizin yaptığınız tahlile göre ayetin manası şöyle olur: İman edenlerden her kim Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.
Daha kolay tefekkür edebilmeniz için cümleyi kısaltalım: İman edenlerden her kim iman ederse…
Bu durumda, iman edenlerden tekrar iman etmeleri istenmiş olur. Tahsil edilmiş bir sıfatın tekrar tahsili mümkün değilse, buradaki muamma nasıl çözülecek?
Bu soruya cevap olarak şöyle deriz:
Müfessirler ayetteki “iman edenler” ifadesiyle kimlerin kastedildiği hususunda farklı izahlar yapmışlardır. Bu izahlardan bir kısmı şu şekildedir:
Süfyân-ı Sevrî Hazretleri ayetteki “iman edenler” ifadesiyle münafıkların kastedildiğini belirtir ve şöyle der:
— Allahu Teâlâ bu surenin başında evvela münafıkların yolunu, sonra da Yahudilerin yolunu beyan etmiştir. Burada da sıra aynıdır. Ayetteki “iman edenler” ifadesinden maksat münafıklardır. Onlar dilleriyle iman ettikleri için Allah onları böyle vasfetmiştir. Buna göre ayetin manası şöyle olur: Dilleriyle iman eden münafıklardan her kim tövbe eder, kalben Allah’a ve ahirete iman eder ve sahil amel işlerse, onların Rableri katında mükâfatları vardır.
Ayet-i kerime hakkındaki ikinci görüş İbni Abbas Hazretlerinin görüşüdür. İbni Abbas Hazretlerine göre, ayetteki “iman edenler”den murad Peygamberimiz (a.s.m.) gönderilmeden önce -Yahudilik ve Hristiyanlığın batıl itikadından uzak olarak- Hazreti İsa’ya iman etmiş olan kimselerdir. Mesela Kuss b. Sâide, Rahip Bahîrâ, Habibu’n-Neccâr, Varaka b. Nevfel, Selmân-ı Fârisî, Ebû Zer el-Gıfârî ve Necâşî’nin heyetindeki kimseler gibi…
Ayet hakkındaki üçüncü görüş kelam âlimlerinin görüşüdür. Onlar şöyle der:
— Ayetin başındaki “iman edenler” ifadesiyle “hâlihazırda iman edenler” kastedilmiştir. Devamında gelen “her kim iman ederse” ifadesiyle ise “gelecekte iman edenler” kastedilmiştir. Lafızların muhatabı farklıdır. Buna göre mana şöyle olur: Şu anda iman edenlerden her kim imanını muhafaza ederek gelecekte de Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve salih amel işlerse, onlar için Allah katında mükâfatları vardır.
Ayetteki “iman edenler” ifadesiyle ilgili başka izahlar da vardır. Sizleri sıkmamak için hepsini nakletmiyorum. İşin özü, ayetin Ehl-i kitabın cennete gireceğiyle hiçbir alakasının olmamasıdır. Bilakis bu ayet-i kerime, onların mevcut imanlarının Allah katında makbul olmadığına delildir. Onların kurtuluşu ancak ve ancak Kur’an’ın tarif ettiği şekilde Allah’a ve ahirete iman edip, Kur’an’ın tarif ettiği salih amelleri işlemeleriyle mümkündür.
Bu dersimiz bu konunun son dersiydi. Rabbimize sonsuz hamdüsena olsun, bir imani meseleyi daha bizlere tahkiki bir surette yazdırdı ve bizi bu hizmette istihdam etti. Rabbim bu eseri benim ve bu dersleri halisane okuyan kardeşlerimin günahlarına kefaret yapsın. Bizleri iman hizmetinde daim ve kaim eylesin. Bizi kendine kul, Habibine ümmet etsin. Âmin.