Şefaat

11. Bölüm: 1. Soru-Cevap

Sevgili kardeşlerim, eserimizin bu bölümüne kadar şefaati, Kur’an’dan dokuz ayetle ve hadis-i şeriflerle ispat ettik. Bu bölümde ise, şefaati inkar edenlerin sözlerine cevap vereceğiz. Cevap vereceğimiz ilk sözleri şöyle:

– Onlar diyorlar ki: Müddessir suresi 48. ayette“Artık şefaat edicilerin şefaati onlara fayda vermez.” buyrulmuş. Bu ayet-i kerime şefaatin fayda vermediğini ispat etmektedir, o halde şefaat yoktur.

Onlar böyle diyorlar, biz de onlara diyoruz ki: Bu ayet-i kerime kimler hakkında inmiş, kimlerden bahsediyor? Şu ayetin bir de öncesini okusanız. Hani adama demişler ya: “Niçin namaz kılmıyorsun?” O da demiş: “Kur’an’da namaza yaklaşmayın, buyrulmuş. Ondan kılmıyorum.” Ona demişler: “Devamını okusana!” O demiş: “Devamını bilmiyorum.” Devamını okumaz, çünkü devamında “sarhoşken” ibaresi var.

Aynen bunun gibi, şefaati inkar edenler diyorlar ki: Müddessir 48’de: “Artık şefaat edicilerin şefaati onlara fayda vermez.” buyrulmuş. Demek şefaat yoktur. Biz de onlara diyoruz ki: “Şu ayetin bir de önünü okuyun! Bakalım bu ayet kimlerden bahsediyor.”

Siz madem, ayetin önünü okumuyorsunuz ya da okumak istemiyorsunuz, o halde biz okuyalım, bakın ayet-i kerime kimlerden bahsediyor. Ayetin evvelinde, cennetliklerle cehennemlikler arasında bir konuşma geçer. Cennet ehli, cehennem ehline sorar:

مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ  Sizi cehenneme ne soktu? Cehennem ehli bu soruya cevaben der ki:

وَكُنَّا نُكَذِّبُ بِيَوْمِ الدِّينِ حَتَّى أَتَانَا الْيَقِينُ Ölüm bize gelinceye kadar bizler ahiret gününü yalanlıyorduk.

Onların bu cevabı üzerine Rabbimiz de şöyle der:

فَمَا تَنْفَعُهُمْ شَفَاعَةُ الشَّافِعِينَ  Artık şefaat edicilerin şefaati onlara fayda vermez.

Gördünüz mü ayet-i kerime kimler hakkında inmiş ve kimlerden bahsediyor?.. Ayet-i kerime, ahiret gününü yalanlayanlar, yani kafirler hakkında inmiş. Ayetteki zamir, ahiret gününü yalanlayanlara racidir.

Ey ayetin önünü saklayan zalimler, sizlere soruyorum:

– Kafirler hakkında inen bu ayetin, Müslümanlarla ne ilgisi var?

Aslında bu ayet, şefaatin varlığına delildir. Çünkü “Şefaat edicilerin şefaati onlara fayda vermez.” demek, şefaat edicilerin var olduğunu ispat etmektedir. Demek ortada şefaat ediciler vardır ki, onlardan bahsedilmiş. Eğer şefaat ediciler olmasaydı, onlardan bahis yersiz olurdu. Kur’an’da ise yersiz bir tek harf bile yoktur. O halde ayetin manası şudur:

“Ey kâfirler! Siz öyle kötü bir durumdasınız ki, herkese faydası olan şefaatin bile size faydası yoktur. Küfrünüz sebebiyle şefaat edicilerin şefaatinden mahrumsunuz.”

İşte ayet bu manaya gelmektedir. Bu şuna benzer: Kansere yakalanmış ve hayatından ümit kesilmiş birisine işaret ederek, “Doktorlar buna fayda vermez.” desek, bu sözde doktorları reddetmek değil, hastalığın şiddetini beyan etmek ve artık bu hastaya doktorların bile fayda veremeyeceğini kabul etmek vardır. Yani artık hastadan ümit kesilmiştir ve hiçbir doktor onu iyileştiremez. Bu sözün manası budur.

“Şefaat edicilerin şefaati onlara fayda vermez.” demek de böyledir. Bu beyanda şefaat ediciler reddedilmemiş; kâfirlerin ahireti inkar etmelerinden dolayı, şefaat edicilerin şefaatinden mahrum kalacakları beyan edilmiştir. Zaten bizler, kâfirlere ve Cenab-ı Hakk’ın razı olmadığı kullara şefaat edilemeyeceği hususunda hemfikiriz. Bu ayette zikredilen kullar da bu zümreye dahil olan kullardır.

Netice olarak, bu ayet-i kerime şefaatin yokluğuna değil, bilakis varlığına delildir. Zira şefaat ediciler vardır ki ayette onlardan bahsedilmiş. Eğer bu zümre hakikatte olmasaydı, elbette onlardan bahsedilmezdi. O halde bizler bu ayet-i kerimeyi, şefaatin varlığına dair naklettiğimiz dokuz ayete ilave ediyor ve bu ayeti şefaatin varlığına delil yapıyoruz.

Gördüğünüz gibi, şefaati inkar edenlerin delilleri bu kadar zayıf. Ayetin önüne arkasına bakmadan konuşuyorlar. Eee, hafız değiller!.. Ama biz onları inşallah hafız yapacağız. Bu bölümü burada tamamlayalım ve şimdi onların İkinci sözlerini tahlil edelim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu