Şefaat

27. Bölüm: Ehli Sünnet itikadını bozmaya çalışanlar

Sevgili kardeşlerim, şefaate dair eserimizin bu bölümüne kadar, şefaati Kur’an’ın ayetleriyle ve Peygamberimizin hadis-i şerifleriyle ispat ettik ve şefaati inkar edenlerin sözlerine cevap verdik. Eserimizin bu bölümünde ise, şefaate yanlış mana veren ve Ehl-i sünnet itikadına muhalefet eden kişileri ifşa edeceğiz. Bize göre bu kişileri ifşa etmek, şefaati delilleriyle anlatmak kadar önemlidir ve büyük bir vazifedir.

Bu kişiler; Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan, Abdülaziz Bayındır ve Bayraktar Bayraklı’dır. Daha başkaları da vardır, ancak bu kişiler, bu güruhun ülkemizdeki reisleridir. Bu sebeple biz sadece bunlarla ilgileneceğiz.

Şu noktaya da dikkat çekmek istiyoruz:

Bizlerin hiç kimsenin şahsıyla bir mücadelesi yoktur; bizim mücadelemiz fikirlerledir. Bizler kişilerle uğraşmıyoruz; çünkü önemli olan kişileri değil, fikirleri çürütmektir. Ancak, fikir sahiplerini de ifşa ediyoruz ki, itikadının delilini bilmeyenler onların şerlerinden sakınsınlar ve onların yaldızlı sözlerine kanmasınlar.

Sözlerini tahlil edeceğimiz ilk isim Mustafa İslamoğlu. Bakın Mustafa İslamoğlu ne diyor…

* * *

 

Sözlerini tahlil edeceğimiz ilk isim şöyle diyor:

Mustafa İslamoğlu: “Hadisleri inkâr ettiğimi söyleyenlere kapak olsun diye bir şey okuyayım mı burada? Peygamberimizin tam vefat günü, vefatına bir iki saat var. Artık vefat edeceğini de anlamış ve başucuna sevdiklerini topluyor. Teker teker onlara şöyle hitap ediyor, kızına olan hitabını vereyim: ‘Kızım Fâtıma, Allah’ın elinden kendi eylemlerinle kendini satın al. Vallahi Allah’ın elinden seni ben bile alamam.’ Kapak olsun, hani biz hadisleri inkâr ediyormuşuz ya!”

Mustafa İslamoğlu:  böyle diyor. Onun bu sözü, hadis ilminden hiç haberi olmadığının ispatıdır. Çünkü hadisin metninde söylediği hiçbir ibare yok. Dilerseniz önce hadisin metnine bakalım:

Hadis-i şerifi Bezzar ve Beyhaki şu şekilde naklediyor:

يَا فَاطِمَةُ بِنْتَ مُحَمَّدٍ  Ey Muhammed’in kızı Fâtıma!  اشْتَرِي نَفْسَكِ مِنَ اللهِ  Nefsini Allah’tan satın al. إِنِّي لاَ أَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللهِ شَيْئًا  Şüphesiz ben senin için Allah’tan hiçbir şeye malik değilim.

Hadis-i şerifi Müslim, Tirmizi ve Nesei de şöyle rivayet etmiştir:

Ey Muhammed’in kızı Fatıma!  أَنْقِذِى نَفْسَكِ مِنَ النَّارِ  Nefsini ateşten kurtar.  فَإِنِّى لاَ أَمْلِكُ لَكُمْ مِنَ اللَّهِ شَيْئًا Çünkü şüphesiz ben sizin için Allah’tan hiçbir şeye malik değilim.

Hadisin manasına bir daha dikkat kesilelim:

Ey Muhammed’in kızı Fâtıma! Nefsini ateşten satın al. Diğer rivayette –Kendini ateşten kurtar.– Çünkü ben senin için Allah’tan hiçbir şeye malik değilim.

Şimdi, Hadis-i şerifin bu metniyle Mustafa İslamoğlu’nun sözünü kıyas edelim. Bu sayede hadis-i şerifi nasıl tahrif ettiğini görelim:

Mustafa İslamoğlu hadisi şöyle naklediyor:

Kızım Fâtıma! Allah’ın elinden kendi eylemlerinle kendini satın al. Vallahi Allah’ın elinden seni ben bile alamam.

Halbuki hadisin Arapça metinde:

1. “Kendi eylemlerinle” diye bir ibare yok,
2. “Vallahi” diye bir yemin yok,
3. “Allah’ın elinden seni ben bile alamam.” diye bir ifade yok. Bakın, sadece bir cümlelik hadiste üç hata yapıyor.

Şimdi size sorum şu:

– Mustafa İslamoğlu hadisi niye doğru nakledemiyor?
– Niye hadisin orjinal metnini bu kadar değiştiriyor?

Sebebini söyleyeyim mi? Sebebi şu:

Çünkü hadisin Arapça metni ezberinde yok. Bir yerden duymuş, okumuş, aklında bir şeyler kalmış, onunla konuşuyor. Hadis ezberinde olmadığı için ifadeleri bu kadar çarpıtıyor.

Şimdi Mustafa İslamoğu aşığı bir kardeşim diyebilir ki, ne fark eder, mana bakımından birbirine yakın.

Sevgili kardeşim, benim üzerinde durduğum yer mananın yakınlığı uzaklığı değil, ben şuna dikkat çekiyorum:

Mustafa İslamoğlu naklettiği hadislerin bile Arapça metnini bilmiyor. Şunu her zaman söylüyorum; bunlara “Yüz hadisi senetleriyle söyleyin.” deseniz, bunu yapamazlar. Ezberlerinde bu kadar hadis bile yoktur. Ama sıra alimlere meydan okumaya gelince, ezberinde yüz bin, iki yüz bin, beş yüz bin hadis olan alimlere meydan okurlar. Benim üzerinde durduğum yer burası.

Şimdi soruyorum:

– Naklettiği hadisi dahi ezberleyemeyen birisinin sözüne itibar edilir mi?

– Ezberlerinde yüz binlerce hadis olan alimlerin sözü bırakılıp da bu kişinin peşinden gidilir mi? 

– Hadis ve Kur’an hakkında bu kişinin sözüne itibar edilir mi?

Bu sorularımın cevabını, bu kişinin peşinden gidenlerin vicdanına havale ediyorum.

Şunu da hatırlatayım: Zikrettiğimiz hadis-i şerifin şefaate zıt olmadığını, eserimizin Yirmi İkinci Bölümünde ispat ettik. Dileyenler sitemize girip, “şefaat” isimli eserimizin Yirmi İkinci videosunu seyredebilirler…

Bu dersimize burada noktayı koyalım ve şimdi Mustafa İslamoğlu’nun , başka bir sözüne geçelim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu