Tevessül

1. Hz. Adem (as)’ın Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i aracı yapması

Sohbetimizin bu bölümüne kadar tevessülü, Kur’an’ın ayetleriyle ispat ettik ve Kur’an ayetleri üzerinde tahliller yaptık. Şimdi ise tevessülü, hadis-i şeriflerle ispat edecek ve hadis-i şerifleri kaynaklarıyla inceleyeceğiz. Göstereceğimiz ilk hadis, Hz. Ömer’in naklettiği şu hadis-i şeriftir:

لَمَّا اقْتَرَفَ آدَمُ الْخَطِيئَةَ  Âdem (as) hatayı işlediğinde,   قَالَ يَا رَبِّ  dedi ki, ey Rabbim!   أَسْأَلُكَ بِحَقِّ مُحَمَّدٍ لَمَا غَفَرْتَ لِى  Muhammed’in hakkı için senden beni affetmeni istiyorum.

فَقَالَ اللَّهُ  Bunun üzerine Allah Teala dedi ki,  يَا آدَمُ  Ey Âdem,  وَكَيْفَ عَرَفْتَ مُحَمَّداً وَلَمْ أَخْلُقْهُ Ben daha onu yaratmamışken sen Muhammed’i nasıl bildin?  قَالَ يَا رَبِّ  Hz. Âdem dedi ki, Ey Rabbim!  لِأَنَّكَ لَمَّا خَلَقْتَنِي بِيَدِكَ وَنَفَخْتَ فِيَّ مِنْ رُوحِكَ  Şüphesiz sen beni -kudret- elinle yaratıp bana ruhundan üflediğinde,  رَفَعْتُ رَأْسِي  başımı kaldırdım,  فَرَأَيْتُ عَلَى قَوَائِمِ الْعَرْشِ مَكْتُوبًا  ve arşın direkleri üzerinde şöyle yazılı gördüm,  لا إله إلا الله ، محمد رسول الله Allah’tan başka hiçbir ilah yoktur ve Muhammed Allah’ın resulüdür. فَعَلِمْتُ Bunun üzerine bildim ki,  أَنَّكَ لَمْ تُضِفْ إِلَى اِسْمِكَ إِلاَّ أَحَبَّ الْخَلْقِ إِلَيْكَ  Şüphesiz sen, kendi isminin yanına ancak kullarından en çok sevdiğinin ismini katarsın.

فَقَالَ اللَّهُ  Bunun üzerine Allah Teala da dedi ki:  صَدَقْتَ يَا آدَمُ  doğru söyledin ey Âdem,  إِنَّهُ لَأَحَبُّ الْخَلْقِ إِليَّ şüphesiz O, kullarımın bana en sevgilisidir.  اُدْعُنِي بِحَقِّهِ  onun hakkıyla -yani onun hürmetine- dua et,  فَقَدْ غَفَرْتُ لَكَ  şüphesiz ben de seni affettim,  وَلَوْلاَ مُحَمَّدٌ مَا خَلَقْتُكَ  eğer Muhammed olmasaydı seni yaratmazdım…

 Gördüğünüz gibi, Hz. Âdem, Peygamberimiz (asm) ile tevessül ediyor ve O’nun hürmetine af diliyor. Allah Teala da  اُدْعُنِي بِحَقِّهِ  “Onun hakkıyla dua et.” diyerek, Peygamberimiz (asm) ile tevessül etmesini emrediyor…

Şimdi bu hadis-i şerifin kaynaklarını inceleyelim:

Bu hadis-i şerifi; Hakim “Müstedrek”te sahih olarak nakletmiştir.

İmam Suyuti“Hasâis-i Nebeviye” isimli eserinde sahih olarak rivayet etmiştir.

İmam Beyhaki ki, “Delail-i Nübüvve” isimli eserinin başında, mevzu yani uydurma hadisleri rivayet etmediğini belirtmiş ve bu eserinde mezkur hadisi rivayet etmiştir.

İmam Kastalâni ve Zürkâni bu hadisi, “Mevahib-i Leduniyye” isimli eserlerinde nakletmiştir.

İmam Subki“Şifaü-s Sikam”da İmam Taberani“Evsat”ta; Şeyhülislam Belkini “Fetavâ”sında; İbnü-l Cevzi “Vefa” isimli eserinde; İbni Kesir “Bidaye” isimli eserinde bu hadisi nakletmişlerdir.

Ebu Cafer Hazretleri, Peygamberimiz (asm)’in huzurunda dua ederken, Peygamberimiz (asm)’in kabrine yönelmenin hükmünü İmam Malik‘ten sorduğunda, İmam Malik Hazretleri bu hadis-i şerife dayanarak ona şöyle cevap vermiştir:

“Resulullah (asm), senin ve baban Âdem’in kıyamet günü vesilesi iken, niçin yüzünü ondan dönüyorsun?..”

İşte naklettiğimiz bu hadis-i şerifin senedi bu kadar sahihtir. Zikrettiğimiz hadis alimleri bu hadisin sıhhatinde ittifak etmişlerdir.

Aynı zamanda bu hadis, gaibte olanla, yani huzurda olmayanla tevessül edilebileceğine de delildir. Çünkü Hz. Âdem (as), Peygamberimiz (asm)’in ismiyle tevessül ettiğinde, daha Peygamberimiz yaratılmamıştı.

Demek hayatta olmayan kimseyle tevessül caizdir ve bunu ilk yapan Hz. Âdem (as)’dir.

Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz:

 

Şu sabit bir kaidedir ki: Bir fende veya ilimde, münakaşaya sebep olan bir meselede, o fennin ve ilmin dâhilerinin sözü geçer. O ilimden olan küçük birinin sözü, o ilimden olmayan büyük bir dâhinin sözüne tercih edilir. Mesela, bir hastalığın keşfinde ve tedavisinde küçük bir doktorun sözü; tıp ilminden olmayan bir dâhinin sözüne tercih edilir. Bu, değişmez bir kaidedir.

Burada meselemiz hadistir. Bir sözün, Peygamber Efendimiz (asm)’e ait olup olmadığı hususunda söz hakkı, ezberinde yüz binlerce hadis olan hadis hafızlarına ve bu ilmin dâhi ulemasına aittir. Başkasının sözünün, onların sözü yanında sivrisineğin vızıltısı kadar kuvveti yoktur!..

Dolayısıyla, hadis ilmini bilmeyen hadis inkarcılarının, nefislerini kaynak kabul ederek bir hadise “uydurma” demelerinin hiçbir kıymeti yoktur. Bu uzun mesele hakkında inşallah ileride hususi bir çalışma yapacağız. Hadis inkarcılarına asıl sözümüzü o eserde söyleyeceğiz.

Burada bu kadarla yetinelim ve şimdi tevessülü inkar edenlere bazı sorular soralım:

Başta Mustafa İslamoğlu, Abdülaziz Bayındır, Mehmet Okuyan, Bayraktar Bayraklı olarak tevessülü inkar edenler diyorlar ki: “Tevessül şirktir, araya Peygamberi bile koyamazsınız.”

Biz şimdi onlara soruyoruz: Hz. Âdem’in, Peygamber Efendimiz (asm) ile tevessül ettiğine dair naklettiğimiz hadis-i şerifi duydunuz. Bu hadisi, hadis ilminin dâhileri olan Hakim, İmam Suyuti, İmam Beyhaki, Kastalâni, Zürkâni, İmam Subki, İbni Kesir, İmam Taberani, İbnü-l Cevzi, İmam Malik ve daha birçok alim nakletmiş.

Bütün bu alimler, bu hadisin sahih olduğunda ittifak etmişler. Şimdi bize cevap verin:

– Size göre bu alimler yalan mı söylemiş? Hata mı etmiş? Uydurma olan bir sözü sahih mi zannetmiş? Yoksa Peygamberimize bilerek mi iftira etmiş? Onların sahih kabul ettiği bu hadise, siz hangi ilminizle uydurma diyorsunuz?

– Yoksa onlardan daha mı alimsiniz? Hadis hafızı olabilmek için en az 100.000 hadis-i şerifi senetleriyle bilmek gerekir. Sizin ezberinizde 100.000 değil, yüz hadis var mı? Neyinize güvenerek İmam Suyuti’ye, İmam Beyhaki’ye, İmam Taberani’ye ve diğerlerine iftira atıyorsunuz?

Şimdi de bizi insafla dinleyen kardeşlerime soruyorum:

Hadis ilminin hafızları ve dâhilerinin sözü yanında, Mustafa İslamoğlu’nun, Abdülaziz Bayındır’ın veya Mehmet Okuyan’ın sözleri kaç para eder? Bunların sözü, o alimlerin sözünün önüne geçebilir mi? Bırakın önüne geçmeyi, bunların sözü, hadis ilminde kayda alınır mı?

Şimdi bunların peşinden gidenler, kimi kime tercih ettiğine dikkat etsin. Bir tarafta hadis ilminin dâhi uleması, diğer tarafta ezberinde yüz hadis bile olmayan bunlar. Biz hadis ilminin hafızlarının sözünü tercih ediyoruz. Artık kim kimi tercih ederse etsin, hidayet ve tevfik Allah’tandır…

Burada bu kadarla yetinelim ve sözü daha fazla uzatmadan, tevessülün caiz olduğuna dair İkinci Hadis-i Şerife geçelim:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu