Sadece bu dünya için mi?
İnsandaki zahiri ve batıni duyguların her biri bu dünyadan daha kıymetlidir.
İnsan ne işitmesini, ne görmesini, ne aklını ne hafızasını ne sevgisini ne de herhangi bir hissini dünya saltanatı ile hatta cennet ile bile değişmez.
Mesela, bize şöyle denseydi; “Aklını bize ver, sana cenneti vereceğim, yada, bana hafıza kuvvetini ver, cennete gir.” Acaba aklımızı ve hafızamızı cennete mukabil satar mıydık? Elbette hayır. Zira akıl ve hafıza olmazsa cennetten istifade mümkün olmaz. O halde diyebiliriz ki; bizdeki cihazlar cennetten daha kıymetli ve pahalıdır.
Öyleyse insanın cihazatı yalnız bu dünyanın cüz-i meselelerine sarf etmek için yaratılmamıştır.
Farzı muhal, Karadeniz’de daha büyük bir balık görseniz, hemen anlarsınız ki bu balık bu denizin balığı değil, o denizden çok daha büyük başka bir denize aittir.
Aynen bunun gibi, şu insanın istidatları da bu dünyaya sığmamakta ve bu dünya denizi insanı tatmin edememektedir. O halde bu insan balığı başka bir denize namzettir ki o da ahirettir.
Hem insandaki akıl, hafıza, dil, kulak gibi terazilerle, bunların tarttıkları şeyleri mukayese edersek, terazilerin, tartılan şeylerden daha kıymetli olduğunu görürüz. Demek ki bu teraziler yalnız bu fani dünyayı kazanmak için verilmemiştir.