Tefekkür Damlaları

Kâtibi inkâr

Bir kâğıt üzerinde manâlı hatta manâsız bile olsa bir yazı görseniz, bu yazının kâtibini inkâr edebilmeniz için iki şeyden birisini yapmanız gerekir:

1- Yazıyı inkâr edebilirsiniz. Zira yazıyı inkâr ettiğinizde kâtibi de inkâr edersiniz. -Yazı yok ki kâtip gereksin- diyebi­lirsiniz.

2- Kaleme kâtiplik sıfatlarını vererek, onun katip oldu­ğunu iddia edersiniz.

Aynen bunun gibi, bu kâinat da mükemmel bir kitaptır. Kâtibi olan Allah’ı inkâr edebilmek için iki şeyden birini ka­bul etmeniz gerekiyor;

1- Kâinatın varlığını inkâr etmek. “Bu olur mu?” deme­yin, insan şaşırdı mı her şey olur. Filozofların “sofestai” de­nilen kısmı Allah’ı inkâr edebilmek için hem kendilerini hem de kâinatın vücudunu inkâr etmişlerdir. Aslında bunlar inkâr­cıların en akıllılarıdır. Zira kâinatın varlığını kabul ettikten sonra inkâr etmek mümkün değildir.

2- Kaleme kâtiplik sıfatlarını vermek, yani maddeyi teşkil eden atomun ezeli, kadir, alim, irade sahibi olmak gibi Allah’ın bütün sıfat ve isimleriyle mevsuf olduğunu kabul etmek gere­kir.

Mesela Allah’ı inkâr edebilmek için maddeye ezeliyeti vermek ve madde yaratılmamıştır, kendi kendine vücud sahibi­dir demek gerekir. Zira bir şey ezeli değilse, hadisdir (sonradan olmuştur). Hadis olan ise bir muhdise (yaratıcıya) muhtaçtır. Maddenin ezeliyeti kabul edilmezse, hadis ve mümkün oldu­ğuna hüküm edilecektir. Bu ise bir vacibi yani Allah’ı kabul ve tasdik ettirecektir. Diğer bütün sıfatları buna kıyas et.

Şimdi ey Allah’ı inkar eden kişi ! Hangisi daha mantıklı;

Kâinatı inkâr et­mek mi?

Kâinatın kalemi olan atoma Allah’ın sıfatlarını ver­mek mi?

Allah’ı rab olarak kabul etmek mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu