İman sarayı
Bir sultan, bir mühendisi yanına çağırsa ve dese ki; “Şu arsaya, şu kadar zaman içinde, benim şahsıma yakışır bir saray dikeceksin.” O mühendiste kendisine verilen müddet içinde o arsaya sultana yakışır saray yerine, herkesin gelip geçeceği bir han dikse, belirtilen zaman sonunda sultan mühendisi yanına çağırtıp, “bizim sözümüze itaat etmedin. Bizi o hana layık mı gördün” deyip o mühendisi en ağır cezaya çarparsa, acaba o mühendis o cezayı hak etmiş olmaz mı?
İşte bizler ezel ve ebed sultanı olan Allah’ın birer mühendisiyiz.
Bize verdiği ömür müddeti içinde kalp arsasına iman sarayını dikmekle vazifelendirilmişiz. Eğer biz o kalp arsasına iman sarayını dikip o sultanın muhabbet ve marifetini oturtacağımız yerde, misâldeki mühendis gibi davranıp, dünyevî, fani sevgilerin ve muhabbetlerin geçip gittiği bir han dikersek, O sultanda ömür müddeti bitince bizi hesaba çekecek ve akıbetimiz o misâldeki mühendisten farklı olmayacaktır.