Sözde Kuran bize yeter diyerek Resülünün sünnetini kabul etmeyen ve bu amaçla Peygamber efendimiz s.a.v’i ve hadis-i şeriflerini itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yapan karanlık zihniyetin yüzündeki maskeyi düşürecek bir ayetten bahsedeceğiz.
Nisa suresi 113. ayette Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
وَأَنْزَلَ اللَّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ Allah sana kitabı ve hikmeti indirdi.
Bu ayette, Peygamberimiz (asm)’a iki şeyin indirildiği beyan edilmiştir. Birincisi kitap, yani Kur’an’dır. İkincisi de hikmettir.
Diğer ayetlerde de Peygamberimiz (asm)’in, bu ikisini bize öğretmekle mükellef kılındığı bildirilmiştir. Mesela Bakara suresi 151. ayette şöyle buyrulur:
“Nitekim biz içinizden size ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size Kitabı ve hikmeti öğreten ve bilmediklerinizi bildiren bir Peygamber gönderdik.”
Bu ayette, Peygamberimiz (asm)’ın bize, kitaptan başka bir de hikmeti öğrettiği ifade edilmiş.
Yine Âl-i İmran suresi164’te şöyle buyrulur: “Onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermek suretiyle lütufta bulunmuştur.”
Cuma suresi 2. ayette şöyle buyrulur: “…Onlara Kitabı ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermiştir.”
Bakara suresi 231’de şöyle buyrulur: “Allah’ın size verdiği nimeti, Kitabı ve hikmetten indirdiği şeyleri anın.” Bu konuda daha başka gösterebileceğimiz ayetler de var; Bütün bu ayetlerden şu hükümler çıkar:
- Peygamberimiz (asm)’a Kur’an ile birlikte bir de hikmet verilmiştir.
- Peygamberimiz (asm) bu hikmeti öğretmekle mükelleftir.
- Bizler Kur’an’a tabi olduğumuz gibi, hikmete de tabi olmak zorundayız.
Şimdi bütün bu izahlardan sonra, hadis inkârcılarına sorumuz şu: Peygamberimiz (asm)’a indirilen bu “hikmet” nedir? Sakın “Bu Kur’an’dır.” demeyin. Çünkü Kur’an zaten ayetlerde hikmetten önce zikredilmiş. Kur’an ile hikmetin arası, atıf vavıyla ayrılmış. Bir parça Arapça bilen bu atıf vavından anlar ki, Kitap başkadır, hikmet başkadır. Madem başkadır; o halde Peygamberimize indirilen ve bize öğretmekle mükellef kılındığı hikmet nedir? Kitaptan maksat, Kur’an olduğuna göre, hikmet, Kur’an’ın dışında ve Rasûlüllah’ın vazife sahasına giren ve hemen Kur’an’dan sonra gelen bir şeydir. İmam Şafii, bu konudaki âyetleri sıraladıktan sonra şu sonuca varır: Allah Teâlâ, “kitap” deyince Kur’an’ı, “hikmet” ile de görüşlerine katıldığım ehl-i Kur’an âlimlerinin dediği gibi Rasûlüllah’ın sünnetini kasdetmiştir.
Fahreddin-i Razi Hazretleri şöyle der: Hikmet, Kur’an’ın tafsilatını ihtiva ettiği diğer şer’i hükümleri bilmektir. İmam Nesefi Hazretleri şöyle der: Hikmet, sünnettir. Yine İbni Kesir ve İmam Taberi Hazretleri: Hikmet, sünnettir, der. Daha bunlar gibi onlarca âlimin, hikmete “sünnettir” dediği bilgisini nakledebiliriz.
Hem Bu hikmetin kitap olması mümkün değildir. Çünkü eşsiz bir belâğat mu’cizesi olan Kur’an-ı Kerim’in içinde gelişigüzel kullanılmış kelimeler ve gereksiz yere sözü uzatma olamayacağından, söz konusu âyet-i kerimelerde, hikmetten maksat, kitap veya kitabın bir kısmı olamaz. Buna rağmen ısrarla hikmetten maksat kitaptır diyenlere soruyoruz. “Size Kitabı ve hikmeti öğreten” ayetine kitap manasını verdiğimizde ayet “size kitabı ve kitabı öğreten” şeklinde gereksiz bir tekrara dönüşmektedir. Haşa sanki Allah sadece kitabı öğretin demeyi bilmiyordu da bunu siz fark ettiniz ama hikmet kelimesine müdahale edemediğiniz için ona da kitaptır dediniz. Bu halleriyle bu kimseler haşa Allah’a söz söylemeyi mi öğretmektedirler.
Buradaki hikmetin, Rasûlüllah’ın sünnetinden başka bir şey olduğunu söylemek mümkün değilken ve ümmetin tüm âlimleri bu konuda ittifak etmişken sırf sünnet düşmanlığından dolayı onlara muhalefet edip ayeti böyle çarpıtanlar Kur’ân’a ne kadar yabancı olduklarını da açıkça göstermektedirler.