“Biz Kur’an’a uyarız. Kur’an bize yeter.” diyenler Kurana uyduklarını iddia etmektedirler. Peki, gerçekten bu kimseler Kurana uymakta mıdırlar? Casiye suresi 18. ayetinde Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
ثُمَّ جَعَلْنَاكَ عَلٰى شَر۪يعَةٍ مِنَ الْاَمْرِ Sonra biz seni din hususunda bir şeriat sahibi kıldık.
فَاتَّبِعْهَا Sen ona uy
وَلَا تَتَّبِعْ اَهْوَٓاءَ الَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَ Bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma.
Ayet-i kerimenin başında rabbimiz ne buyurdu: Sonra biz seni din hususunda bir şeriat sahibi kıldık. Ayetin bu beyanından anlıyoruz ki, Peygamber Efendimiz (asm)’a bir şeriat verilmiştir. Şeriat, İslam hukuku demektir. Allah Teâla’nın, insanın eylemlerini düzenlemek amacıyla koyduğu yasalara şeriat denir. Nasıl ki mevcut hukukumuzda her suç tanımlanmış ve ona bir ceza belirlenmiş; aynen bunun gibi, şeriatta da suçlar ve cezalar belirlenmiştir. Yani neyin helal, neyin haram olduğu; neyin suç, neyin mübah olduğu tayin edilmiş ve suçlara cezalar takdir edilmiştir. Şimdi ayet-i kerime diyor ki: “Biz seni din hususunda bir şeriat sahibi kıldık.” Sorumuz şu: Bu şeriat nerededir?
Sözde Kuran Müslümanı olduğunu iddia eden bu zihniyet bu şeriatın sadece Kuran olduğunu ifade etmekte ve bu sözleriyle yine yanılmaktadırlar. Çünkü Kur’an’da sınırlı sayıda hüküm vardır. Bu hükümler de tam manasıyla açıklanmamıştır. Mesela, Kur’an’da hırsızın cezası el kesmek olarak belirlenir. Lakin hangi şartlarda el kesilecek, bu izah edilmez. Mesela, bir kimse pazarda bir elma çalsa, yine eli kesilecek mi? Bir elma için el kesilir mi? El kesmeyi gerektiren hırsızlığın şartları nelerdir? İşte Kur’an bunu düzenlemez. Demek, hem Kur’an’da sınırlı sayıda şeriat hükmü var. Hem de olanlar her yönüyle izah edilmemiş.
Madem bu kimseler sünneti inkar ederek şeriat sadece Kuran demektedirler. O halde, şu şeriatı Kur’an’da göstersinler!.. Kur’an’da şeriatla ilgili kaç hüküm gösterebilirler? Mesela, Kur’an “İçki içmeyin!” diye emreder. Peki, içenin cezası nedir, Kur’an’da gösterebilirler mi? Yine Kur’an “Faiz yemeyin!” der. Peki, faiz yiyenin cezasını Kur’an’da gösterebilirler mi? Yine Kur’an “Zekât verin!” der. Peki, zekatın hangi maldan ve ne oranda verileceğini Kur’an’da gösterebilirler mi?.. Örnekler saymakla bitmez.
Hem bu hükümler böyle açıklanmadan bırakılsaydı, Kur`an-ı Kerim’le nasıl amel edilebilirdi? Evet, amel edilmez ve amel edilmediği için de Kur`an-ı Kerim’in hükümleri fayda sağlamayıp terk edilirdi. Allah dinini ve hükümlerin tafsilini açıklamadan haşa böyle bizlerin hevasına bırakır mı? Yani Allah namazı kıl diyecek ama nasıl kılınacağını tarif etmeyecek. Zekâtı verin!” diyecek. Ama zekâtın hangi maldan ve ne oranda verileceğini belirtmeyecek. İçkiyi içmeyin, faizi yemeyin diyecek ama bunları yapanların cezalarını bildirmeyecek? Asla ve kat’a. Allah peygamberini din hususunda bir şeriat sahibi kılmış ve tüm hükümlerini onunla ümmetine beyan etmiştir.
Ama biz bu şeriatın bütün hükümlerini ve detaylarını, Kur’an’da göremiyoruz. O halde bu şeriat nerededir? Aklımıza, hadislerden ve Peygamber Efendimiz (asm)’in sünnetinden başka bir yer geliyor mu? Kur’an’da farziyyeti kesin olan ama tafsilatı açıklanmayan bütün hükümler sünnet ile açıklığa kavuşmuştur. Kur’an’la Sünnet’in birbirini nasıl tamamladığı ve Kur’ân’ın hayata yansıması demek olan Sünnet olmaksızın bazı âyetlerin anlaşılmasının ve uygulanmasının mümkün olamayacağı ortadadır.
Kur’an-ı Kerim bir anayasa ise, hadis ve sünnet bu anayasayı açıklayan ve onun kolayca uygulanmasını sağlayan kanun, tüzük ve yönetmelik hükmündedir. Kur’an-ı Kerim’de yeterince açıklanmayan konular hadislerde genişçe açıklanır; Peygamber Efendimiz’in muhtelif tatbikatlarıyla o konular iyice öğrenilir.
Buna rağmen Onun sünnetini kabul etmeyenler aslında efendimiz s.a.v.’ e verilen şeriatı inkâr edenlerdir. İşte yapılmak istenen tam şudur. Peygamberin olmadığı, sünnetin ve hadisin olmadığı bir din oluşsun sonra bu sözde Kuran Müslümanları ayetlerde detayların açıklanmadığı hükümleri kendi akıllarına göre oluştursun. Fakat sözde kuran bize yeter diyenlerin anlayamadıkları şey şudur ki; Kuran bu kimselerin bu sapık fikirlerine kaynak olmaktan çok uzaktadır. Kuran ve sünnet ayrılmaz bir bütündür. Onları ayırmak ve ayrı düşünmek asla mümkün değildir. Allah Teâla, Peygamberimize bir şeriat verdiğini Kur’an’ın ayetiyle beyan buyurmuş ve Peygamberimize “Sen ona uy, bilmeyenlerin heva ve heveslerine uyma.” diye emretmiştir. Bu şeriatın çok az hükmü Kur’an’da zikredilmiş, zikredilenlerin de detayına girilmemiş. Detay ve şeriatın ekser hükümleri, hadislerde izah edilmiştir.
Bu beyanlardan sonra, “Biz Kur’an’a uyarız. Kur’an bize yeter.” diyenlere soruyoruz. Bu kimseler, Casiye suresinin 18. ayetini hiç okumuyorlar mı? Eğer şeriatın ekser hükümlerinin hadislerde geçtiğini bildikleri halde hadisleri inkâr ederlerse, sünneti kabul etmezlerse Peygamberimize verilen şeriatı neyle izah edeceklerdir? Şeriata uyabilmek için, önce şeriatın hükümlerinin geçtiği hadisleri kabul etmek lazım. Hadisleri inkâr eden, hangi şeriata uyacaktır?
Kur’an Müslümanı olabilmek için Kitabullahı doğru şekilde tefsir etmek ve Sünnete tâbi olmak gerekir. Kur’an’a tabi olduğunu iddia edenler, süslü sloganlarla Kuran müslümanı olamayacaklarını ne zaman anlayacaklardır? Bizler bu kimseleri Din hususunda bir şeriat sahibi kılınan Peygamber efendimiz s.a.v’e de tabi olmaya davet ediyoruz.