Ölüye Kur'an Okuma

7. Selefilerin, “Bu konuda ne bir hadis ne de bir sahabe uygulaması vardır.” sözüne cevap

Bu dersimizde Selefilerin şu sözüne cevap vereceğiz. Onlar diyor ki:

— Ölünün arkasından Kur’an okuma hususunda ne bir hadis, ne bir sahabe uygulaması ve ne de selef âlimlerinin fetvası vardır.

Onların bu sözüne ilk cevabımız şudur: Allah size insaf versin! Bu nasıl bir yalandır, nasıl bir iftiradır!

Bizler bu eserin başından beri bu konudaki hadis-i şerifleri, sahabe uygulamasını ve selef âlimlerinin görüşlerini naklediyoruz. Bu dersimizde ise konuyu, odak noktası bu mesele olarak işleyeceğiz. Selefiler, “Bu konuda tek bir hadis yoktur.” diyor. İşte alın size hadis!

Bu hadisi Abdullah İbni Ömer Hazretleri rivayet etmiştir. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuş:

اِذَا مَاتَ أحَدُكُمْ فَلاَ تَحْبِسُوهُ وَأَسْرِعُوا بِهِ إِلَى قَبْرِهِ ولْيُقْرَأْ عِنْدَ رأْسِهِ بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وعِنْدَ رِجْلَيْهِ بِخَاتِمَةِ سُورَةِ الْبَقَرَةِ في قَبْرِهِ

Sizden birisi öldüğünde onu durdurmayın, onu kabrine koyma hususunda acele edin. Kabri başında ölünün başucunda Fatiha suresi okunsun ve ayakucunda da Bakara suresinin sonu okusun. (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebir, XII, 340, Hadis no: 13613; el-Beyhakî, Şuabu’l-İman, VII, 16, Hadis no: 9294)

Bu hadisin tahricini ikinci dersimizde yapmıştık. Dileyenler o derse bakabilir.

Başka bir hadis-i şerifi sahabeden Hazreti Leclac rivayet etmiştir. Hazreti Leclac, oğluna şöyle vasiyette bulunmuştur:

— Oğulcuğum! Ben öldüğüm zaman beni mezara göm. Beni mezara koyduğun zaman şöyle de:  بِسْمِ اللَّهِ وَعَلَى مَلَّةِ رَسُولِ اللَّهِ  Sonra da üzerime toprak atarak düzelt. Daha sonra da başımın ucunda Bakara suresinin baş tarafını ve son kısmını oku. Zira ben Hazreti Peygamber’in böyle dediğini duydum. (Taberânî, XIX, 220, 221, Hadis no: 491; İbni Asâkir, Tarihu Dimeşk, L, 292; el-Beyhakî, IV, 56)

Bu hadisin tahricini dördüncü dersimizde yapmıştık. Dileyenler o derse bakabilir.

Bu manaya yakın başka bir hadis-i şerif de sahabeden Ebû Halid tarafından nakledilmiştir. O, oğluna şöyle vasiyet etmiştir:

— Ey yavrum! Ben öldüğüm zaman üzerime toprağı biraz tümsekli bir şekilde ört. Sonra Bakara’nın başını ve sonunu başımın yanında oku. Zira ben Resulullah’tan böyle derken işittim. (Taberânî, Mu’cemu’l-Kebir; Heysemi, Mecmau’z-Zevaid)

Bu hadisin tahricini de dördüncü dersimizde yapmıştık. Dileyenler o derse bakabilir.

Malik b. Yesar tarafından rivayet edilen başka bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:

اِقْرَؤُا يس عَلَى مَوْتَاكُمْ

Ölülerinize Yasin suresini okuyun. (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 24; İbni Mâce, Cenâiz, 4; Nesâî, Amelü’l-Yevm ve’l-Leyl, Sf. 58)

Bu hadisin tahlilini üçüncü dersimizde yapmıştık. Dileyenler o derse bakabilir.

Yine Hazreti Talha şöyle der:

— Abdullah İbni Abbas’ın arkasında bir cenaze namazı kıldım. O, Fatiha suresini okudu. Sonra da: “Onun sünnet olduğunu öğrenin diye böyle okudum.” dedi. (Buhârî, Cenâiz, 65; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 59; Tirmizî, Cenâiz, 39; Nesâî, Cenâiz, 77; İbni Şeybe, XI, 492)

Bu hadisle anlıyoruz ki Peygamber Efendimiz (a.s.m.) cenaze namazında Fatiha suresini okumuştur. Ölüye Kur’an okunması caiz olmasaydı, Peygamberimiz (a.s.m.) ölünün arkasından Fatiha’yı okumazdı. Bu hadisin geniş tahlilini beşinci dersimizde yapmıştık. Dileyenler o derse bakabilir.

Daha başka hadis-i şerifler de var. Bu kadar hadis varken nasıl olur da “Bu konuda tek bir hadis yoktur.” denilebilir. Selefiler bu hadislere karşı diyor ki: Bu hadisler zayıftır.

Biz de onlara diyoruz ki: Bu hadislerin zayıf olmadığını önceki derslerimizde ispat ettik.

Hadi bütün o izahları bir kenara koyalım. Sizin dediğiniz gibi hadisler zayıf olsun. Siz bu hadisleri zayıf olduğu için kabul etmiyorsunuz. O hâlde siz bize tek bir hadis gösterin, o hadis “Kabristanda Kur’an okunmaz. Ölülere Kur’an okumayın.” manasında olsun. Bu manada tek bir hadis gösterin, hadis zayıf da olsa biz kabul edeceğiz. Bize bu manada tek bir hadis gösterebilir misiniz?

Yapamazsınız, gösteremezsiniz. Sizin elinizde -zayıf da olsa- tek bir hadis bile yok. Bizim elimizde ise -size göre zayıf olan- birçok hadis var. Kimin sözü tercih edilecek? Elbette bizim sözümüz tercih edilecek. Hem şu noktaları da unutmayın:

1. Faraza bütün hadisler zayıf da olsa, zayıflar birbirine dayanır; kuvvet bulur. Manası itibarıyla zayıf olmaktan çıkar.

2. Faziletler kısmında zayıf hadisle amel edilebilir. Ölüye Kur’an okunması ne farzdır, ne vaciptir, ne de sünnet-i müekkededir. Bu amel fazilet kısmına aittir. Dolayısıyla zayıf hadisle amel edilmesi caizdir.

3. Zayıf hadis farklıdır, mevzu hadis farklıdır. Haddizatında mevzu hadis, hadis de değildir. Mevzu hadis uydurma hadistir. Zayıf hadis ise hadis-i şeriftir. Zayıf hadis hasen hadise yakın ama mevzu hadise uzaktır. Aralarındaki fark yerle gök arası kadardır. Sahih hadis 24 ayar altın olsa, hasen hadis 22 ya da 18 ayar altın olur. Zayıf hadis de 14 ayar altın olur. Mevzu hadis ise altın değil, demirdir. Dolayısıyla zayıf hadis ile mevzu hadis arasında hiçbir yakınlık yoktur.

Muhaddisler zayıf hadis hakkında şöyle derler:

— Bu hadis, senedi itibarıyla sahihlerin mertebesinde değildir. Ama çoğu zaman ifade ettiği manasıyla ve sahih hadislerin manasına uygun olan ifadesiyle hadis aynen hadistir.

Hâl böyle iken, Selefiler mezkûr hadis hakkında, “Bu hadis zayıftır.” derler ve bununla, hadisin uydurma olduğu hissini uyandırmaya çalışırlar. Hâlbuki zayıf hadis uydurma söz değildir. Zayıf hadis aynı sahih hadis gibi, hasen hadis gibi hadis-i şeriftir. Zayıf olmasının sebebi, sahih veya hasen hadisin taşıdığı şartlardan birini veya birkaçını taşımamasıdır. Ya hadisin senedinde bir kopukluk vardır ya da ravinin adalet ve zabt gibi hâllerinde bir kusur vardır. Bu sebeple hadis sahih derecesine çıkamamıştır. Ancak bu hâller onu hadis-i şerif olmaktan çıkarmaz. Sadece sıhhat derecesini düşürür. Hatta bazen bir zayıf hadisin metni sahih hadisle birebir aynıdır. Diğer hadisin senedi sağlam olduğundan, o hadise sahih denilmiş; bu hadisin senedi sağlam olmadığından, bu hadise zayıf denilmiştir. Mana aynıyken, senedin farklı olması sebebiyle biri sahih, diğeri zayıf kabul edilmiştir.

Hadis usulüne dair bu bilgileri verdikten sonra, şimdi de Selefilerin: “Bu konuda selef âlimlerinin hiçbir fetvası yoktur.” sözüne bakalım. Şimdi yapacağımız nakilleri duyunca, Selefilerin nasıl bir yalan söylediğine siz de şaşıracaksınız:

1. Hanefi, Şafiî ve Hanbeli mezheplerine göre, ölünün arkasından Kur’an okumak caizdir. Maliki mezhebinin sonraki ulemasına göre de caizdir. Bu mezheplerin detaylı görüşünü birinci derste izah etmiştik. Dileyenler o derse bakabilir.

Şimdi diyoruz ki:

— Ey kendisine Selefi diyen güruh! Üç mezhep imamı size göre selef âlimi değil midir? Ve Maliki mezhebinin sonraki uleması size göre âlim değil midir?

2. Ahmed İbni Hanbel Hazretleri şöyle demektedir: Kabristana girdiğinizde Ayete’l-Kürsî ve üç defa İhlas suresini okuyarak şöyle dua ediniz: Allah’ım, onun ecrini şu kabir halkına ulaştır. (İbni Kudâme, el-Muğni, II, 424; Kurtubî, et-Tezkira, I, 96)

Başka bir rivayette de şöyle der: Fatiha suresini, Muavizeteyn ve İhlas surelerini okuyun. Sonra da bunu kabir halkına bağışlayınız. Çünkü o, ölülere ulaşır. (Kurtubî, et-Tezkira, I, 96)

— Ey Selefiler! Ahmed İbni Hanbel Hazretleri size göre selef âlimi değil midir?

3. İmam Şafiî Hazretleri şöyle der: Ziyaretçilerin kabirde Kur’an’dan bir bölüm okumaları müstehaptır. Şayet Kur’an’ın tamamını okurlarsa bu daha güzel olur. ( Nevevî, el-Ezkâr, 137; Riyazu’s Salihin)

— Ey Selefiler! İmam Şafiî Hazretleri size göre selef âlimi değil midir?

4. Sahabeden Abdullah İbni Ömer Hazretleri ölünün arkasından Kur’an okunabileceğini söyler. Yine Sahabeden Hazreti Leccac ve Ebû Halid, oğullarına kabirleri başında Kur’an okumalarını vasiyet eder.

— Ey Selefiler! Abdullah İbni Ömer Hazretleri size göre selef âlimi değil midir? Hazreti Leccac ve Ebû Halid size göre sahabe değil midir?

5. Tâbiînden İmam Şâbî Hazretleri ki onu tanıyanlar şöyle der: “Zamanının en büyük fakihi ve muhaddisidir. İbni Abbas kendi zamanında neyse İmam Şâbî de aynı konumdadır.”

Bu zat beş yüz kadar sahabeyi görmüştür. İşte bu İmam Şâbî der ki: Medineliler, içlerinden biri öldüğü zaman sık sık onun kabrini ziyaret eder ve onun için Kur’an okurlardı. (Süyûtî, el-Câmi, Sf. 403)

Yine aynı İmam Şâbî şöyle der: Medineliler ölünün yanında Bakara suresini okurlardı. (İbni Ebî Şeybe, II, 445)

— Ey Selefiler! İmam Şâbî Hazretleri size göre selef âlimi değil midir? Hem hani kabristanda Kur’an okunması diye geçmişte bir uygulama yoktu? İşte bakın, tâbiîn zamanında Medine ehli bunu uyguluyor, kabristanda ölüleri başında Kur’an okuyor.

6. İbni Hacer Hazretleri der ki: Ölülere okunan Kur’an’ın sevabı, bölünmeden tam olarak kendilerine ulaşır. Bu, Allah’ın geniş rahmetine en uygun olandır. (Buğyetu’l-Musterşidin, Sf. 97)

— Ey Selefiler! Fakih ve muhaddis İbni Hacer size göre âlim değil midir?

7. İmam Kurtubî Hazretleri şöyle der: Kur’an okuduktan sonra ölülere bağışlanan sevap ölüye ulaşır. Çünkü Kur’an bir dua, istiğfar, yakarma ve istirhamdır. (Kurtubî, et-Tezkira, I, 103)

— Ey Selefiler! İmam Kurtubî Hazretleri size göre âlim değil midir?

8. Hanbeli mezhebinin önde gelen âlimlerinden İbni Kudâme el-Makdisi ölünün arkasından Kur’an okunabileceğini söyler. (İbni Kudâme, el-Muğni, II, 424; İbni Kudâme, eş-Şerhu’l-Kebir, II, 424)

— Ey Selefiler! İbni Kudâme el-Makdisi size göre âlim değil midir?

9. Malikilerden Kadı İyaz ölüye Kur’an okumanın müstehap olduğunu söyler. (Müslim Şerhi, XI, 125)

— Ey Selefiler! Kadı İyaz size göre âlim değil midir?

10. İmam Nevevî, İmam Gazâlî, İmam Süyûtî, İmam Şekvânî, İmam Şirbinî, İbnü’s-Salah, Muhibbu’t-Taberî, İbnu’r-Rıfat, hepsi, ölülere Kur’an okunabileceği kanaatindedir.

— Ey Selefiler! Size göre bu zatlar âlim değil midir?

Daha ismini sayabileceğimiz onlarca âlim var. Hepsini saymaya kalksak bu ders bir saat bitmez.

Ey Selefiler! Hadi bu âlimleri kabul etmiyorsunuz, hiç değilse başınızın tacı olan İbni Teymiye’nin sözünü kabul edin. İbni Teymiye de ölüye Kur’an okunabileceği kanaatindedir. (İbni Teymiye, Mecmûu’l-Fetâvâ, XXIV, 366, 367)

Hadi İbni Teymiye’yi de reddettiniz, hiç değilse İbni Teymiye’den sonra en büyük imamınız olan İbni Kayyim’ın sözünü kabul edin. Bakın, şimdi size İbni Kayyim’ın “Kitabu’r-Ruh” isimli eserinden bir bölüm nakledeceğim. Dikkatle dinleyin!

İbni Kayyim şöyle diyor:

— Eğer denilirse ki: “Bu anlattıklarınız, selef âlimlerinde görülmemektedir. Hayra çok düşkün olmalarına rağmen, kimse ölüye Kur’an okumakla ilgili bir şey nakletmemiştir. Resulullah (a.s.m.) da onlara bunu anlatmamıştır. Onları ölü adına duaya, istiğfara, sadakaya, hac ve oruca teşvik etmiştir. Kur’an okumanın sevabı ölülere ulaşacak olsaydı, Hazreti Peygamber bunu onlara anlatır; onlar da böyle yaparlardı.

İbni Kayyim bu söze karşı cevabımız şudur der:

— Bu iddiaların sahipleri hac, oruç, dua ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını kabul ediyorlarsa, onlara denilir ki: “Bunların sevabının ölüye ulaşacağını kabul ederken, ne sebeple Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşacağını reddediyorsunuz? Bu, benzer şeyler arasında ayırım yapmaktan başka ne olabilir? Yok, eğer bu amellerin sevabının ölüye ulaşacağını kabul etmiyorlarsa, bu olamaz. Zira bu mesele kitap, sünnet, icma ve şer’î prensiplerle sabittir. Oruç sadece bir niyetten ve nefsi yeme-içmeden alıkoymaktan ibarettir. Allahu Teâlâ bunun sevabını ölüye ulaştırdığı hâlde, amel ve niyetten ibaret olan Kur’an okumanın sevabını ölüye niye ulaştırmasın? Orucun sevabının ulaşması diğer amellerin de sevabının ulaşacağına delildir. Orucun sevabının ölüye ulaşmasıyla Kur’an okumak ve zikir çekmenin sevaplarının ulaşması arasında ne fark vardır?

İbni Kayyim şöyle devam ediyor:

— Aynı zamanda, “Selef böyle yapmamıştır.” diyen kimse de bilmediği bir konuda konuşuyordur. Bu kişi bilmediği şeyin, olmadığına şehadet eder. Meselenin sırrı şudur: Sevap amel edenin mülküdür. Gönül rızasıyla Müslüman kardeşine bağışlayınca Allahu Teâlâ sevabı bu kişiye ulaştırır. Öyleyse Kur’an okumanın sevabını diğer sevaplardan ayırıp ulaşmaz demenin ne geçerliliği vardır? Ayrıca inkârcılar da dâhil her asırda, birçok beldelerde inanlar böyle amel etmişler ve âlimlerden hiçbiri de buna karşı çıkmamıştır. (İbnü’l-Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-Ruh, Sf. 190)

Ey Selefiler! İmamınızı duydunuz, hiç değilse bu meselede bu imamınıza tabi olun!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu