Teberrük

6- Mübarek ve mukaddes yerler

Sevgili kardeşlerim, teberrükün caiz olduğu konusuna devam ediyoruz. Bu dersimize kadar meselemizi beş ayet-i kerimeyle ispat ettik. Daha gösterebileceğimiz çok ayetler var. Her bir ayeti bir başlıkta incelemek, meseleyi gereksiz olarak uzatacağından, bu bölümde birçok ayetleri delil getirip, eşyanın mübarek ve mukaddes olabileceğini tekrar ispat edeceğiz.

Önceki derslerde konuyu derinlemesine tahlil edip, ayetler üzerinde derinlemesine tefekkür ettiğimizden, meselenin anlaşıldığını umuyoruz. Bu sebeple, bu derste delil getireceğimiz ayetler üzerinde derinlemesine bir tahlil yapmayacağız. Meselemizin özü şudur:

Teberrükü inkâr edenler: “Eşya mübarek ve mukaddes olamaz. Eşyaya hürmet şirktir.” diyorlar. Biz ise onların sözlerine karşı, Kur’an’ın mukaddes ve mübarek olarak vasfettiği eşyaları gösteriyor ve diyoruz ki: “Hani eşya mukaddes olamazdı, bakın Kur’an bu eşyaları mukaddes olarak bildirmiş.” Onların sözlerini, Kur’an’ın ayetleriyle çürütüyoruz.

Şimdi Kur’an’ın mukaddes olarak bildirdiği bazı varlıklara bakalım:

A’raf suresi 137. ayette şöyle buyrulmuştur:

“Zayıf ve hakir görülen o kavmi (yani İsrailoğullarını), mübarek kıldığımız yerin doğularına ve batılarına varis kıldık.”

Ayet-i kerimede geçen “mübarek kılınan yer” Hasan-ı Basri ve İmam Katade’ye göre Şam’dır. Bu ayet-i kerimede Şam’ın mübarek kılındığı açıkça bildirilmektedir.

Demek bazı mekanlar, diğer yerlere kıyasla üstün olabilir. Bereketlenmek maksadıyla o mekanlarda bulunmak, ne şirktir ne küfürdür ne de günahtır. Sadece Allah’ın bereketinden faydalanmaktır.

Enbiya suresi 71. ayette şöyle buyrulmuştur:

“O’nu ve Lût’u kurtarıp öyle bir yere kavuşturduk ki, o yerde âlemler için bereketler vardır.”

Ayet-i kerimede geçen “içinde bereketler bulunan yer”, İbni Abbas Hazretlerine göre Mekke’dir.

Demek bir belde, Allah’ın mübarek ve mukaddes kılmasıyla başka beldelere üstün olabiliyor. Herhalde insanın vazifesi, Allah’ın mübarek ve mukaddes kıldığı bu mekanlara daha fazla hürmet göstermek ve o bereketten faydalanabilmek için o mekanları ziyaret etmektir.

Enbiya suresi 81. ayette şöyle buyrulmuştur:

“Süleyman’a da şiddetli esen rüzgârı boyun eğdirdik. Rüzgâr O’nun emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi.”

Ayet-i kerimede geçen, “içinde bereketler kılınan yer”, İmam Suddi’ye göre Şam havalisidir. Bu ayet-i kerime de bazı mekanların mübarek ve mukaddes olabileceğini açıkça ispat etmektedir.

Neml suresi 8. ayette şöyle buyrulmuştur:

“Nihayet (Hz. Musa) oraya geldiğinde kendisine şöyle nida olunmuştu: ‘Ateşin yanında ve çevresinde bulunanlar mübarek kılınmıştır. Alemlerin Rabbi olan Allah münezzehtir.’”

Yine Kasas suresi 30. ayette, bu yer hakkında,  اَلْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ Mübarek Vadi denilmiştir. Ayette geçen vadi, Tûr dağı civarıdır. İbni Abbas Hazretleri, buradaki mübarek kılınmanın kutsallaştırılma olduğunu söyler. Yine bu ifade şöyle anlaşılabilir:

Ateşin bulunduğu yer ki, burası mübarek bir bölgedir ve bu bölgenin etrafında bulunanlara bereket ihsan edilmiştir. Çünkü peygamberler oralardan gönderilmişlerdir. Onların dirileri de ölüleri de o bölgededir. Cenab-ı Hak, Hz. Musa ile konuştuğu o bölgeyi özellikle bereketlendirmiştir.

Sebe suresi 18. ayette şöyle buyrulmuştur:

“Onlarla, mübarek kıldığımız memleketler arasında, sırt sırta şehirler meydana getirmiştik.”

Ayette geçen “mübarek kılınan memleketler”, İbni Abbas Hazretlerinin beyanına göre Filistin köyleridir. Gördüğünüz gibi, bu ayet-i kerime de bazı beldelerin mübarek kılındığını açıkça bildirmektedir.

Yine Maide suresi 21. ayette şöyle buyrulmuştur:

“Ey kavmim! Allah’ın sizin için yazdığı mukaddes toprağa girin.

Ayette geçen mukaddes toprak, bazı müfessirlere göre; Eriha, Filistin ve Ürdün’ün bir kısmıdır.

Teberrükü inkâr edenler “Eşya mukaddes olamaz.” diyorlar. Halbuki ayet-i kerimede açıkça  الْاَرْضَ الْمُقَدَّسَةَ  denilerek yerin mukaddes olduğu açıkça bildirilmektedir. Teberrükü inkâr edenler hâlâ bu ayetlere gözlerini mi kapayacaklar?

Cenab-ı Hak değil eşya ve mekanları, bazı geceleri bile bereketlendirmiş ve o gecelerin bereketinden istifade edebilmemiz için bizleri ikaz etmiştir. Mesela, Duhan suresi 3. ayette,

إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ  Şüphesiz biz onu mübarek bir gecede indirdik.

buyrularak, Berat gecesinin mübarek olduğu haber verilmiştir. Siz şimdi bu ayet-i kerimeyi işittikten sonra diyebilir misiniz ki, bütün geceler aynıdır, birinin diğerine üstünlüğü yoktur. Diyemezsiniz, eğer derseniz, Kur’an’ın bu ayetine karşı gelirsiniz.

Daha gösterebileceğimiz çok ayet-i kerimeler var, ancak işin bundan sonrası, malumu ilam etmek sadedinde olur ki, herhalde buna gerek yoktur. Bu sebeple meseleyi daha fazla uzatmıyor ve şimdi meselemizi sakal-ı şerif ziyaretine bağlıyoruz:

Teberrükü inkâr edenlere şu soruyu soruyoruz: Bir gece mübarek olabiliyor. Bir belde mübarek olabiliyor. Bir toprak, bir vadi mukaddes olabiliyor. Bunları Kur’an’dan okuyoruz.

– Pekala, Peygamberimiz (asm)’in sakal-ı şerifi niçin mübarek olmasın ve olamasın? Bunda aklınızın almadığı yer neresi? Bundan daha tabi bir şey var mıdır?

Kaldı ki bundan sonraki derste, Sahabe efendilerimizin, Peygamberimiz (asm)’in sakalına ve eşyalarına karşı gösterdiği hürmeti işiteceksiniz.

– Bütün bunlardan sonra hâlâ sakal-ı şerif ziyaretine şirk mi diyeceksiniz?

Eğer böyle derseniz, biz daha size ne diyelim. Sadece deriz ki: Hidayet ve tevfik Allah’tandır, Allah size hidayet versin, kalbinizdeki kilidi açsın. Sizlere son sözümüz bu olur!..

Sevgili kardeşlerim, bu dersle birlikte Kur’an’ın kapısını kapıyoruz. Bir sonraki derste, teberrükün caiz olduğunu hadis-i şeriflerle ispat edeceğiz. Bir sonraki derste görüşünceye kadar hepiniz Allah’a emanet olunuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu