5- Mübarek Mescid-i Aksa
Teberrükün caiz olduğuna dair göstereceğimiz Beşinci Kur’an delili, İsra suresinin 1. ayet-i kerimesidir. Bu ayet-i kerimede, Mescid-i Aksa hakkında şöyle buyrulmaktadır:
الْمَسْجِدِ الأَقْصَى الَّذِي O Mescid-i Aksa ki بَارَكْنَا حَوْلَهُ Biz onun etrafını bereketlendirdik, mübarek kıldık.
Cenab-ı Hak Mescid-i Aksa’yı nasıl vasfetti? Etrafını mübarek kıldığımız, çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa.
Teberrükü inkâr edenler “Eşya mübarek olamaz.” diyorlar. Onlara soruyorum: – Ey “Eşya mübarek olamaz.” diyenler, siz hiç Kur’an okumuyor musunuz?.. Bakın Allah ne diyor; “Etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa.” diyor. Allah: “Ben dilediğim eşyayı mübarek kılarım.” diyor, siz “Kılamazsın, eşya mübarek olamaz.” diyorsunuz. Nasıl bir söz söylediğinizin ve nasıl bir cinayet işlediğinizin farkında mısınız?
Şunu bilin ki, Allah Teâlâ nasıl ki bir meyveye, bir gıdaya, bir ilaca fayda koyuyor ve onu bereketlendiriyorsa, aynen bunun gibi, bir mekana ve bir eşyaya da fayda koymakta ve o mekan ve eşyayı bereketine mazhar yapabilmektedir. Bu bereketli eşya ve mekanlardan beş taneyi, eserimizin bu bölümüne kadar öğrendik. Daha da çok öğreneceğiz.
Bazı eşya ve mekanların bereketini inkâr etmek, Kur’an’ın ayetlerini inkâr etmektir. Çünkü Kur’an, bazı eşya ve mekanlara bereket konulduğunu açıkça beyan etmektedir. Mescid-i Aksa’dan başka, kendisini bereket konulan bir mekan da Kâbe-i Muazzama’dır. Şimdi Kur’an, Kâbe hakkında ne demiş ona kulak verelim:
Âl-i İmran suresinin 96. ayeti kerimesinde şöyle buyrulur:
إِنَّ أَوَّلَ بَيْتٍ Şüphesiz ilk ev وُضِعَ لِلنَّاسِ insanlar için kurulmuş لَلَّذِي elbette o evdir ki بِبَكَّةَ Mekke’dedir مُبَارَكًا mübarektir وَهُدًى لِلْعَالَمِينَ ve alemler için hidayettir.
Toplu manaya bakalım:
“Şüphesiz insanlar için kurulan ilk ev, Mekke’deki mübarek ve âlemlere hidayet kaynağı olan evdir, yani Kâbe’dir.”
Rabbimiz Kâbe’yi nasıl vasfetti? Mübarek olmakla vasfetti, aynı Mescid-i Aksa’yı vasfettiği gibi.
O halde teberrükü inkâr edenlere yine soralım:
Allah Kâbe’ye mübarek diyor. Hani eşya mübarek olmazdı? Siz şimdi bu beyandan sora diyebilir misiniz ki, “Kâbe de taş parçası, benim evim de taş parçası, ikisi de aynı, ikisine de aynı muameleyi yaparım, saygı hürmet göstermem.”Diyemezsiniz, haa siz dersiniz, ama bu Kur’anî olur mu? Asla olmaz… Şimdi meselemizi sakal-ı şerif ziyaretine bağlayalım.
Teberrükü inkâr edenlere şu soruyu soruyoruz:
– Mescid-i Aksa ve Kâbe-i Muazzama, Kur’an’ın beyanıyla mübarek, yani kendisine bereket konulmuş yerlerdir. Acaba madde itibariyle taş olan bir yapıya Allah Teâlâ bereket koyabiliyorsa, Peygamberimiz (asm)’in sakalına niçin bereket koymasın? O sakala hürmet gösterip öpenleri niçin bereketlendirmesin?
– Peygamber Efendimiz (asm)’in sakal-i şerifinin Allah katında taş kadar kıymeti yok mu?
O taş ki, berekete mazhar olduğunda Kâbe-i Muazzama oluyor, Mescid-i Aksa oluyor ve diğer taş kardeşlerinden ayrılıyor. İşte o sakal da Peygamberimiz (asm)’in mübarek bedeninde bitince, diğer sakallardan ayrılıp bir berekete mazhar oluyor. İsmi aynı kalsa da bereketi yerle gök arası kadar farklı oluyor.
Kardeşlerim, arife işaret yeter sırrınca, artık meselenin derinlemesine tefekkürünü sizlerin tefekkür alemine bırakıyorum. Teberrüke dair Beşinci Kur’an delilimizi burada sonlandıralım ve şimdi Altıncı delile geçelim.