6. “Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman, hiçbir mümin erkek ve mümin kadın için işlerinde seçme hakları yoktur.” (Ahzab, 33/36)
Ayette إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا Allah ve Resulü bir işe hükmettiği zaman buyrulmuş. Ayet-i kerime iki şeyden bahsediyor:
1. Allah’ın bir şeye hükmetmesi,
2. Resulünün bir şeye hükmetmesi.
Allah’ın hükümleri, Kur’an’da geçen hükümlerdir. Peki, Resulünün hükümleri nerdedir?
Sakın, “Bunlar da Kur’an’da geçen hükümlerdir.” demeyin. Çünkü bu, Kur’an’da bahsi geçen hükümler olamaz. Arapça bilmeyenler için bunu izah edelim:
إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ ayetindeki “vav” harfi, atıf harfidir. Atıf harfi, kendinden sonrasıyla öncesinin farklı olduğunu gösterir. Biz bunu Türkçede de kullanıyoruz. Mesela, Selim ve Numan geldi, desek, Numan’ın Selim’den farklı bir şahıs olduğunu anlarız. Selim farklıdır, Numan farklıdır. Bu farkı ortaya koyan edat da “ve” edatıdır.
Aynen bunun gibi, “Allah bir işe hükmettiğinde ve Resulü bir işe hükmettiğinde…” dediğimizde, Resulünün hüküm verdiği şeylerin, Allah’ın hüküm verdiği şeylerden farklı olduğunu anlarız. Eğer ikisi aynı olsaydı, arada “vav” atıf harfi kullanılmaz, ve sadece, “Allah bir işe hükmettiği zaman.” denilirdi. Halbuki böyle denilmemiş. Peki ne denilmiş: “Allah bir işe hükmettiğinde ve Resulü bir işe hükmettiğinde…” denilmiş.
Bütün bu izahlardan sonra sorumuz şu:
– Allah’ın hükümleri, Kur’an’da geçen hükümlerdir. Peki, Resulünün hükümleri nerede geçmektedir?.. Aklınıza, hadis-i şeriflerden başka bir yer geliyor mu?.. Herhalde gelmiyordur.
Demek birisi, sadece Allah’ın hükümlerini, yani Kur’an’daki helalleri ve haramları kabul etse, bu yeterli değildir. Resulullahın hükümlerini de kabul etmelidir. Çünkü Resulullahın hükmü de Allah’ın hükmü gibidir. Onun haram kılması da Allah’ın haram kılması gibidir ve bu hükümler de Allah’ın emriyledir. Aradaki tek fark, bu hükümler Kur’an’da değil, hadislerde geçmektedir…
Ayet-i kerimenin devamına da dikkat çekmek istiyorum:
وَمَنْ يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ Kim Allah’a ve Resulüne isyan ederse, yani onların hükmüne karşı gelirse, فَقَدْ ضَلَّ ضَلاَلاً مُبِينًا şüphesiz ki apaçık bir şekilde sapmıştır. Bakın sapmak, sadece Allah’ın hükmünü beğenmemek değildir; Resulünün hükmünü beğenmemek de apaçık bir şekilde sapmaktır.
Bütün bu izahlardan sonra, şimdi hadis inkarcılarına bir çift sözümüz var.
Hadis inkarcılarına diyoruz ki, siz: “Biz Kur’an’a uyarız. Kur’an bize yeter.” diyorsunuz. Peki, Ahzab suresinin 36. ayetini hiç okumuyor musunuz?.. Bu ayetin emriyle niçin amel etmiyorsunuz?.. Ayet-i kerime diyor ki:
“Allah’ın Resulü bir işe hükmettiği zaman seçme hakkınız yoktur. Kim Allah’ın Resulüne isyan ederse, şüphesiz ki apaçık bir şekilde sapmıştır.”
Ayetin bu beyanına karşı, siz hadisleri inkar ediyor ve Resulullahın hükmünü kabul etmiyorsunuz. Bu halinizle, Kur’an’a muhalefet ettiğinizin farkında değil misiniz?
Hem ayetin bu kadar açık beyanından sonra, hâlâ nasıl “Vahiy sadece Kur’an’dır, Peygambere başka vahiy gelmemiştir.” diyorsunuz. Peygambere başka vahiy gelmemişse, “Resulullahın bir işe hükmetmesi…” nasıl olmuştur? Resulullah -haşa- kafasından mı hükmetmiştir?..
Siz, Kur’an’a uyduğunuzu iddia ediyorsunuz, lakin Kur’an’dan hiç nasibiniz yok, Kur’an’ı hiç anlamıyorsunuz. Eğer anlasaydınız, Resulullah’ın sünnetine ve hadislerine muhalefet etmez ve ayetin emrettiği gibi, o sünneti kaynak kabul ederdiniz. Allah sizlere, ölümden önce uyanmayı nasip etsin…
Sevgili kardeşlerim, hadis inkarcılarının, Kur’an’ın daha birçok ayetlerini çiğnediklerini, bu eserde ispat edeceğiz. Bu dersimizi burada noktalayalım. Bir sonraki dersimizde, çiğnedikleri Altıncı ayeti göstereceğiz. Bir sonraki derste buluşuncaya kadar Allah’a emanet olunuz.