Şefaat

30. Bölüm: Mustafa İslamoğlu’na cevap

Mustafa İslamoğlu’nun tahlilini yapacağımız dördüncü sözü şu:

– Mustafa İslamoğlu: Kur’an açıkça diyor, Zümer 44: “Şefaatin tamamı Allah’a aittir.” Aliyy isminden rol çalan hasta akide sahibi önüne gelene şefaat yetkisi dağıtıyor.

Mustafa İslamoğlu, “Şefaatin tamamı Allah’a aittir.” ayetini gösterip Allah’tan başka kimsenin şefaat edemeyeceğini söylüyor. Ona göre bu ayet, şefaatin tamamının Allah’a ait olduğunu bildirmekle diğer şefaat edicilerin varlığını reddetmektedir.

– Acaba mesele onun dediği gibi midir? Bir şeyin tamamının Allah’a ait olması, başkasının ona sahip olmasına bir mani teşkil eder mi?

Eğer böyle düşünüyorsa bizim şu sorumuza cevap versin.

Nisa 139’da: “Bütün izzet Allah’a aittir.” buyrulmuştur. Sorumuz şu: Bütün izzetin Allah’a ait olması, başkasının izzet sahibi olmasına engel mi? Yani sen diyebilir misin ki: “Bütün izzet Allah’ındır. O halde peygamberler ve müminler izzetsizdir.” Bütün izzetin Allah’a ait olduğunu bildiren ayetten bu neticeyi mi çıkarıyorsun? Eğer bu neticeyi çıkarıyorsan Münafikun suresi 8. ayet sizi tekzip eder. Çünkü bu ayette şöyle buyrulmuştur:

“İzzet Allah’a, Resulüne ve müminlere mahsustur.”

Bak, Nisa 139’da bütün izzetin Allah’a ait olduğundan bahsedilirken, Münafikun 8’de Resulünün ve müminlerin de izzet sahibi olmasından bahsedilmiştir. Demek izzetin Allah’a ait olması, Peygamberimiz (asm)’in ve müminlerin o izzetten mahrum olması neticesini vermemiştir.

Birbirine zıt gibi görünen bu iki ayetin vech-i tevfiki şudur: İzzet tamamıyla Cenab-ı Hakk’a aittir. Peygamberimiz (asm)’in ve müminlerin izzeti ise, Allah’ın onlara izzet vermesi ve aziz kılması iledir. Cenab-ı Hakk’ın izzeti zatî iken, diğerlerininki zatî değildir. Neticede, Peygamberimizin ve müminlerin izzet sahibi olması, bütün izzetin Allah’a ait olması hakikatine zıt değildir.

Şefaatte de durum aynıdır. Bütün şefaatin Allah’a mahsus olması, başka kimsenin şefaate malik olmayacağı manasına gelmez. Bunun manası şudur: Bütün şefaat Allah’a aittir. Diğerlerinin şefaate sahip olması ise, Allah’ın onlara bu yetkiyi vermesiyledir. Demek diğerleri, Allah’ın vermesiyle şefaate sahip olmuşlardır, şefaat onların zati malı değildir.

Bu şuna benzer: Bizden başka kimsenin parası olmasa ve biz bu paradan bazı insanları istifade ettirsek, bu durumda desek ki: “Bütün para bize aittir.” Bu söz, bizim parayı kimseye vermeyeceğimize değil; başkalarında bulunan paraların da aslında bize ait olduğunu ve bizim vermemizle onların buna malik olduklarını beyan içindir.

“Bütün şefaat Allah’ındır.” demek de aynen bunun gibidir. Yani kim şefaate yetkili kılındıysa, Allah’ın izniyle olmuştur ve ancak Allah’ın izin verdiği kişiye şefaat edebilecektir.

Dilerseniz bir örnek daha verelim:

Kur’an’da birçok yerde bütün mülkün Allah’a ait olduğundan bahsedilmektedir. Şimdi, bütün mülkün Allah’a ait olması, bizlerin mülk sahibi olmasına engel mi? Elbette değil. Bizler de Allah’ın vermesiyle mülk sahibi olmuşuz. Evet, mülkün hakiki sahibi Allah’tır. Bizlerin malikiyeti ise, Allah’ın vermesiyledir. Hakikatte biz de sahip olduklarımız da Allah’ındır. Lakin Allah mülkünden bir kısmını bizlere vermiş ve bizleri mülk sahibi yapmıştır.

İşte şefaatin hepsinin Allah’a ait olması da böyledir. Bu aitlik, başkasının şefaat edemeyeceği manasına gelmez. Bunun manası şudur:

Bütün şefaat Allah’ındır. Kimse kendinden şefaate sahip değildir. Ancak Allah’ın yetki vermesiyle buna sahip olur. Ve ancak izin verdiği kişi de bunu kullanır.

Sevgili kardeşlerim, gördüğünüz gibi, şefaati inkar eden Mustafa İslamoğlu’nun bu sözü ne kadar zayıf ve ne kadar temelsiz. Bu sözle ancak Kur’an’ı bilmeyenleri aldatabilir. Kur’an’ı bilenler ona şöyle der:

Bütün şefaatin Allah’a ait olmasından, kulların hiçbir şefaate sahip olamayacağını mı çıkarıyorsun? O halde bütün izzetin Allah’a ait olmasından da meleklerin, peygamberlerin ve bütün müminlerin izzetsiz olduğunu çıkarmalısın! Bunu yapıyor musun?

Yine “Bütün mülk Allah’a aittir.” ayetinden kimsenin mülke sahip olamayacağı manasını mı çıkarıyorsun?

İşte ona böyle sorulduğunda, donup kalır ve tek bir kelime söyleyemez.

Kardeşlerim, bu bu bölümle birlikte Mustafa İslamoğlu’nun şefaate dair dört sözünü tahlil ettik ve sözlerinin haktan ne kadar uzak olduğunu gösterdik. Daha başka yanlış ve tehlikeli sözleri de var, ancak zaman bizim en büyük sermayemiz, sözü daha fazla uzatmayalım ve bu kadarla yetinelim. Bir sonraki videoda Mehmet Okuyan’ın sözlerine bakacağız. Bir sonraki derste görüşünceye kadar hepiniz Allah’a emanet olunuz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu