29. Bölüm: Mustafa İslamoğlu’na cevap
Mustafa İslamoğlu’nun tahlilini yapacağımız Üçüncü sözü şu:
– Şefaat, Allah’ın razı olma ödülünü kişiye biri eliyle tevdi etmesidir. Ben onu affettim, benim onu affetme beratımı sen ona tevdi et.
Mustafa İslamoğlu, şefaate, şimdiye kadar hiç duyulmamış bir tarif getirdi. Ona göre şefaat, Allah’ın razı olma ödülünü biri eliyle tevdi etmesiymiş, affetme beratını ona vermesiymiş.
Şimdi Mustafa İslamoğlu’na şu soruları sormak istiyoruz:
1. Bu tarifi hangi ayete veya hangi hadise dayanarak yaptın? Bizler, şefaatle ilgili bütün ayet ve hadisleri inceledik, ancak hiçbirinde böyle bir mana bulamadık. Acaba bizim bilmediğimiz hangi ayet ve hadisten bu manayı çıkarttın?
2. Ya da bu mana bir ayet ve hadise değil de bir alimin keşfine mi dayanıyor? Öyleyse, bu sözü senden önce söylemiş alimi bize söyle veya bu sözün yazılı olduğu muteber bir kitabı bize göster.
3. Eğer elinde ayet, hadis veya muteber bir kaynak yoksa -ki biz olmadığından eminiz- o halde bu söz sana ait olmalı. Demek bugüne kadar kimsenin yapamadığı keşfi sen yaptın ve şefaatin gerçek manasını sen keşfettin. Eğer böyleyse bu keşfe nasıl mazhar olduğunu bize anlatır mısın? Acaba perde açıldı da ahiret alemlerini mi gördün? Ya da bizzat Peygamber Efendimiz (asm) hem de uyanıkken ziyaretine geldi de o mu sana bildirdi?
4. Sözünde şefaat için, “Allah’ın razı olma ödülünü biri eliyle tevdi etmesi, affetme beratını ona vermesi.” diyorsun. Biz de merak edip soruyoruz tabi:
Bu ödül kupa gibi bir şey mi? Ya da plaket gibi bir şey mi? Yine bu berat yazılı bir kağıt mı? Yoksa bunlar maddi bir şey olmayıp aracı sadece haber mi veriyor? Yani Allah birine: “Git, şu kulumu affettiğimi söyle.” diyor, o kul da gidip ona: “Allah seni affetmiş, bana haber verdi, sana söylememi istedi.” mi diyor? Eğer böyleyse, Allah affettiğini kuluna neden kendi söylemiyor da birini vesile yapıyor? Hani siz vesileye karşısınız ya ondan soruyorum: Burada bir vesilenin kullanılması nedendir acaba, hikmeti nedir?
Sevgili kardeşlerim, işte Mustafa İslamoğlu… Delilsiz, mesnetsiz konuşan; vehminin hükmünü İslam’ın hükmüymüş gibi sunan birisi. Şefaate, şimdiye kadar kimsenin yapmadığı bir tarifi yapıyor. Yine Mehmet Okuyan‘ın tarifinin elle tutulur bir yanı var. Hiç değilse o, Mutezile’yi taklit ediyor; hepten uydurmuyor. Ama Mustafa İslamoğlu tamamen uyduruyor.
Böyle imanî meselelerde pervasızca uyduran bir kişinin hiçbir sözüne itibar edilmez. Sakın etmeyin! Gelin, Ehl-i sünnet alimlerinin kitaplarını okuyun ve onlara tabi olun. Onlara tabi olan zarar etmez.
Kardeşlerim, Mustafa İslamoğlu’nun şefaate dair Üçüncü sözünün tahlilini burada noktalayalım ve şimdi Dördüncü sözünün tahliline geçelim.