21. “Kendilerine kitap verdiğimiz o kimseler kitabı tilavetinin hakkıyla okurlar.” ayetinin izahı
Bu dersimize kadar, Ehl-i kitabın cehennem ehli olduğunu on sekiz ayetle ispat ettik. Daha gösterebileceğimiz birçok ayet var. Ancak bu kadar ayetten sonra daha fazlasını göstermek sizleri sıkar düşüncesiyle, delil olarak başka bir ayet göstermiyoruz. Eserimizin bundan sonraki kısmında Ehl-i kitabın cennete gireceğini söyleyenlerin üç sözüne cevap vereceğiz. Birinci sözleri şöyle: Onlar diyor ki:
— Bakara suresinin 121. ayetinde şöyle buyrulmuş: “Kendilerine kitap verdiğimiz o kimseler kitabı tilavetinin hakkıyla okurlar.” Bu ayette Ehl-i kitabın kendi kitaplarını hakkıyla okuduklarından bahsedilmiş. Allahu Teâlâ onları “Kitaplarını hakkıyla okurlar.” diyerek övüyor. Allah’ın övdüğü kimseler elbette cennet ehli olmalıdır.
İşte onlar böyle bir hezeyanda bulunuyorlar. Biz de onlara diyoruz ki:
— Yahu siz Kur’an’ı hiç anlamıyorsunuz! Vallahi Kur’an bir vadide, siz başka bir vadidesiniz! Kur’an’la aranızda yerle gök arası kadar bir mesafe var. Ayetin neresinde Ehl-i kitabın cennete gireceğinden bahsediliyor? Sizin yaptığınız ayeti tahriftir.
Şimdi mezkûr ayetin doğru izahını yapalım. Yapalım da bunların ne kadar sapkın ve cahil olduğu bir daha ortaya çıksın.
Ayet-i kerimede deniliyor ki: Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler kitabı hakkıyla okurlar.
“Kendilerine kitap verilen kimseler kimlerdir?” hususunda dört farklı izah vardır.
İmam Nesefî, Fahreddin er-Râzî ve İmam Âlûsî’ye göre, kendilerine kitap verilenler Peygamberimiz (a.s.m.)’ın ashabıdır. Bu durumda, kitap “Kur’an” olmuş olur. Ayetin manası da şöyle olur:
— Kendilerine kitap olarak Kur’an’ı verdiğimiz sahabeler Kur’an’ı hakkıyla okurlar.
Kur’an’ı hakkıyla okumaktan murad da onu okurken huşu ile okumak, manasını tefekkür etmek, helalini helal bilmek, haramını haram bilmek ve bütün hükümlerini kabul etmektir.
İkinci görüş İmam Nesefî ve İmam Âlûsî’nin ikinci izahıdır. Onlar der ki: Ayette bahsi geçen “Kendilerine kitap verilenlerden” murad Yahudi iken İslam’a giren Abdullah İbni Selam ve emsalidir.
Bu durumda, ayetteki kitap “Tevrat” olur. Ayetin manası da şöyle olur:
— Kendilerine Tevrat’ı verdiğimiz kimseler -yani Abdullah İbni Selam ve emsali- Tevrat’ı hakkıyla okurlar.
Tevrat’ı hakkıyla okumaktan maksat da şudur: Tevrat Peygamberimiz (a.s.m.)’dan haber vermekte ve ona iman edilmesini emretmektedir. İşte bu zatlar Tevrat’ı hakkıyla okuyarak Efendimiz (a.s.m.)’ın alametlerini bildiler ve ona iman ettiler.
Üçüncü görüş İmam Nesefî ve İmam Âlûsî’nin üçüncü izahıdır. Bu imamlar üçüncü izah olarak şöyle derler: Bunlar Hristiyanlardan İslam’a giren 40 kişidir. Bunların 32′si Yemen’den, 8′i Şam’dandır. Cafer İbni Ebî Talib ile Habeşistan’dan gelmişlerdir.
Bu izaha göre, ayetteki kitaptan murad “İncil” olur. Ayetin manası da şöyle olur:
— Kendilerine İncil’i verdiğimiz kimseler -yani mezkûr kırk kişi- İncil’i hakkıyla okurlar.
İncil’i hakkıyla okumaktan maksat da şudur: İncil Peygamberimiz (a.s.m.)’dan haber vermekte ve ona iman edilmesini emretmektedir. İşte bu zatlar İncil’i hakkıyla okuyarak Efendimiz (a.s.m.)’ın alametlerini bildiler ve ona iman ettiler.
Dördüncü görüş İbni Keysân’ın izahıdır. Bu izaha göre, kendilerine kitap verilenlerden maksat peygamberlerdir. Bu durumda, ayetteki kitap cins isim olur ve bütün peygamberlere verilen kitapları içine alır. Ayetin manası da şöyle olur:
— Kendilerine kitap verdiğimiz peygamberler, kendilerine verilen kitabı hakkıyla okurlar.
Mezkûr ayet-i kerimeye dört farklı izah yaptık. Şimdi soruyoruz:
— Bu ayetin Ehl-i kitabın cennete girmesiyle ne alakası var?
Hiçbir alakası yok! Lakin bu fitneciler Kur’an’ı bilmeyenleri kolayca aldatıyorlar. Alakası olmayan ayetleri gösterip Kur’an ilmi olmayanları yoldan çıkarıyorlar. Allah bunların şerrinden ümmet-i Muhammed’i muhafaza etsin. Ümmet-i Muhammed’e de Kuran’ı anlama ve fitneciyi tanıma basireti versin. Âmin.