16. “İman edip de imanlarına zulmü bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır.” ayetinin izahı
Bu dersimizde tekfircilerin şu sözlerine cevap vereceğiz:
Onlar diyorlar ki: En’am suresi 82. ayette şöyle buyrulmuş:
الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُم بِظُلْمٍ أُولئِكَ لَهُمُ الأَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُونَ
İman edip de imanlarına zulmü bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlarındır ve doğru yolu bulanlar onlardır. (En’am 82)
Bu ayet-i kerimede, imanlarına zulmü bulaştırmayanların güven içinde olduğu ve onların doğru yolu bulduğu beyan buyrulmuştur. Ayetteki “zulümden” maksat büyük günahlardır. Güven içinde olmak, imana zulmü bulaştırmayanlara yani büyük günah işlemeyenlere has kılındığına göre, imanlarına günahı bulaştıranlar yani büyük günah işleyenler güven içinde ve doğru yolda değildirler. Bu da onların mümin olmamasını iktiza eder.
İşte onlar böyle diyorlar. Şimdi mezkûr ayetin izahını yapalım. İzahını yaptığımızda meselenin hiç de onların dediği gibi olmadığını göreceksiniz.
Ayet-i kerimede “İman edip de imanlarına zulmü bulaştırmayanlar” buyrulmuş. Buradaki “zulüm” büyük günah olmayıp şirktir yani Allah’a ortak koşmaktır. Nitekim Lokman suresinde şöyle buyrulmuştur:
إِنَّ الشِّرْكَ لَظُلْمٌ عَظِيمٌ Şüphesiz şirk büyük bir zulümdür. (Lokman 13)
Bakın, bu ayet-i kerimede şirke “zulüm” denmiş ve şirkin büyük bir zulüm olduğu beyan buyrulmuş. İşte tahlilini yaptığımız ayetteki “zulüm” de şirktir ve ayetin manası şöyle olur:
— İman edip de imanlarına zulmü yani şirki bulaştırmayanlar var ya, işte güven onlar içindir ve onlar hidayet bulanların ta kendileridir.
Bunun böyle olduğuna delilimiz şudur: İzahını yaptığımız ayet En’am suresinin 82. ayetidir. Bu ayet Hazreti İbrahim’in kıssasının anlatıldığı bölümde geçmektedir. Bu kıssa şirki reddetmek hususunda nazil olmuştur ve başından sonuna kadar bunu anlatmaktadır. Bu kıssada itaat ve ibadetler zikredilmemiş, tevhid ve iman zikredilmiştir. Bu sebeple ayetteki “zulmü” şirk manasına hamletmek gerekir.
Eğer bu yaptığımız izaha itiraz edilip, “Yok, biz ayetteki ‘zulmü’ büyük günaha hamlederiz.” denilirse, biz de deriz ki: Hadi büyük günaha hamledin. İyi de bundan günah işleyenin kâfir olacağı neticesi çıkmaz ki. Bu durumda ayet şöyle izah edilir:
Müslümanların günahkârlarını yani imanlarına zulmü bulaştıranları Allahu Teâlâ korkuyla tehdit etmiş ve onlar için emniyetin olmadığını beyan buyurmuştur. Emniyetin olmaması azabın ebedî olmasını gerektirmez. Ahirette nice anlar vardır ki Peygamberler dahi güven içinde olmayacak, “nefsî nefsî” diyerek korkacaktır. Günahkârların korkusu ise çok daha uzun bir süre devam edecektir. İşte ayet-i kerime bu durumu anlatmaktadır.
Ayet-i kerimede azabın ebedî olduğuna dair hiçbir işaret yoktur. Allah dilerse günahkârları korkularından sonra affeder, dilerse günahları kadar azap edip sonra cennete sokar.
Mesele bu kadar basittir!