Tekfir

17. “Kim bir günah işler ve günahı onu kuşatırsa, işte onlar ateşin ashabıdır.” ayetinin izahı

Bu dersimizde tekfircilerin şu sözlerine cevap vereceğiz:

Onlar diyorlar ki: Bakara suresi 81. ayette şöyle buyrulmuş:

بَلَى مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ فَأُولئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ

Kim bir günah işler ve günahı onu kuşatırsa işte onlar ateşin ashabıdır. Onlar orada ebedîdirler. (Bakara 81)

Bu ayet-i kerimede, günah işleyenin ve günahı tarafından kuşatılanın cehennemde ebedî kalacağı bildirilmiştir. Cehennemde ebedî kalmak kâfirlere mahsustur. Bu durumda, günah işleyenin de kâfir olması gerekir. Eğer kâfir olmasaydı cehennemde ebedî kalmazdı.

İşte onlar böyle diyorlar. Günah işleyenin cehennemde ebedî kalması onun kâfir olduğuna delilmiş. Şimdi mezkûr ayetin izahını yapalım. İzahını yaptığımızda onların ne kadar yanıldığını ve meselenin hiç de onların dediği gibi olmadığını göreceksiniz.

Bu ayet-i kerime ya kâfirler hakkında ya da müminler hakkında inmiştir. Kâfirler hakkında indiği kabul edilirse ayete şöyle mana verilir:

مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً  Kim bir seyyie işlerse…

Eğer ayet-i kerime kâfirler hakkında inmişse,   سَيِّئَةً  kelimesi “günah” manasında değil “şirk” manasındadır. Bu durumda ayetin manası şöyle olur: Kim şirk günahını işler ve müşrik olursa…

وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ  Ve günahı onu kuşatırsa…

Günahın kişiyi kuşatması; kişinin kalbinde tasdik, dilinde ikrar ve hiçbir azasında taat ve ibadetin olmamasıyla mümkündür. Eğer kişinin kalbinde tasdik, dilinde ikrar ve bazı azalarında taat ve ibadet varsa günahı kişiyi kuşatamaz. Bu durumda, günahın kişiyi kuşatması ancak onun kâfir olmasıyla mümkündür.

Bu ihtimale göre ayetin manası şöyle olur: Kim bir seyyie işlerse -yani şirk günahını işler ve müşrik olursa- ve günahı onu kuşatırsa -yani kalbinde tasdik, dilinde ikrar ve hiçbir azasında ibadet bulunmazsa- işte onlar ateşin ashabıdır. Onlar orada ebedîdirler.

Ayet-i kerimenin kâfirler hakkında indiğini kabul edersek ayeti bu şekilde izah ederiz. Eğer ayetin müminler hakkında indiğini kabul edersek ayetin manası şöyle olur:

مَنْ كَسَبَ سَيِّئَةً  Kim bir günah işlerse  وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيئَتُهُ  ve günahı onu kuşatırsa  فَأُولئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ  işte onlar ateşin ashabıdır  هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ  onlar orada uzun süre kalırlar.

Bakın, ayetin kâfirler hakkında indiğini farz ettiğimizde  خَالِدُونَ  kelimesine “Ebedî kalırlar.” manası verdik. Ayetin müminler hakkında indiğini farz ettiğimizde ise  خَالِدُونَ  kelimesine “Uzun süre kalırlar.” manası verdik. Bunun sebebi şudur:

خَالِدُونَ  ifadesi her zaman “ebedî kalmayı” ifade etmez; “uzun süre kalma” manasına da gelir. Nitekim kelimenin kökü olan “hulûd” bir yerde uzun sürme kalmaktır. Araplar günlere “havâlid” derler. Bu, günlerin sonsuza kadar devam edeceğinden değil, uzun süre kalıcı olmalarındandır.

Eğer ayetteki “hulûd” lafzı “ebed” lafzıyla birlikte kullanılıp  خَالِدُونَ أَبَدًا  denseydi, biz bu ifadeden onların cehennemde ebedî kalacağını anlardık. Ancak böyle denilmemiş ve  أَبَدًا  lafzı terk edilmiş. Bu da ispat eder ki: Eğer ayet müminler hakkında inmişse mümin cehennemde ebedî değil, uzun süre kalacaktır.

Demek, bu ayetin müminler hakkında indiği kabul edilse dahi ayette günahkâr müminlerin cehennemde ebedî kalacağına dair hiçbir delalet yoktur. Ayetin delaleti, günahkâr müminin cehennemde uzun süre kalacağınadır. Uzun süre kalsa da mümin bir gün cehennemden çıkacaktır. Bu da ispat eder ki büyük günah işleyen kâfir olmamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu