Tekfir

1. Büyük günah işleyen kâfir olur mu?

Eserimize “tekfir” kelimesinin manasıyla başlayalım. Zira bu eserde “tekfir” kelimesini çok sık kullanacağız.

Tekfir: Kişiyi küfre nispet etmek ve kâfir olduğunu söylemektir.

Maalesef günümüzde bazı kimseler -bilhassa Selefî zihniyete sahip olanlar- büyük günah işleyenleri kâfir kabul etmektedir. Bu kabul sebebiyle de Müslümanları tekfir etmekte ve kelime-i şehadet getirenleri kâfir olmakla itham etmektedirler.

— Acaba gerçekten onların dediği gibi, büyük günah işleyen kâfir olur mu?

— Büyük günah kişiyi imandan çıkarır mı?

Haricilere göre, büyük günah işleyen dinden çıkar ve kâfir olur. Dolayısıyla Hariciler büyük günah işleyenleri tekfir ederler.

Şia’nın itikatta mezhebi olan Mutezile’ye göreyse, büyük günah işleyen kâfir olmaz, ancak imanla küfür arasında kalır. Bu hâlde iken tövbe etmeden ölürse cehennemliktir. Fakat onun cezası kâfirlerin göreceği cezadan daha hafiftir. Demek, Mutezile büyük günah işleyene kâfir demese de kâfire yakın bir şey demektedir.

Yine kendilerine Selefî diyen kişiler, Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenlerin kâfir olduğunu söylemekte ve beşerî kanunlarla yönetilenleri kâfir saymaktadır. Yani onlara göre, hem hüküm koyan hem de o hükümlerin altında yaşayanlar kâfirdir.

Bizim itikadımız olan Ehl-i sünnet itikadına göreyse, amel imandan bir cüz değildir. Bu sebeple, büyük günah işleyen kâfir olmaz, fasık olur. Allah dilerse onu günahları kadar cehenneme atar, sonra cennete sokar. Dilerse affedip, cehenneme atmadan cennete sokar.

Bizler bu eserde -Allah’ın inayetiyle- büyük günah işleyenin kâfir olmayacağını kati bir surette ispat edeceğiz. Yine beşerî hükümleri ihdas edenleri ve o hükümlerle amel edenleri sınıflara ayırıp hangisinin küfre gireceğini delillerle sunacağız.

İşin ispat kısmına girmeden evvel şunu belirtmek isteriz:

Bizler, “Büyük günah işlemek kişiyi kâfir yapmaz.” derken, büyük günahı teşvik etmiyoruz. Hatta diyoruz ki: Sadece büyük günahtan değil, küçük günahtan da şeytandan kaçar gibi kaçın. Günahlar Allah’ın gazabını celbeder, azabına müstahak eder, rahmetinin inmesini engeller…

Bunlar gibi çok sözler söylüyor, nefsimizi ve dinleyenleri günahtan vazgeçirmeye çalışıyoruz. Ancak “Büyük günah kişiyi kâfir yapar.” demek fıkhi bir hükümdür. Bizim meselemiz bu hükmün yanlış olduğunun ispattır, başka bir şey değildir.

Yine biz, “Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyenler şu şu şartla kâfir olmaz.” derken, beşerî kanunları sevdiğimizden demiyoruz. Elhamdülillah, bizler ehl-i şeriatız. Şeriatın en küçük bir meselesine binler başımız feda olsun. Bizler şeriat hükümlerinin uygulandığı bir ülkede yaşamak istiyoruz. Ve yine istiyoruz ki bütün dünyada bu hükümler hükümferma olsun.

Ancak bunu istemek farklıdır, “Allah’ın hükümleriyle idare edilmeyen devlette yaşayanlar kâfir olur.” demek farklıdır. “Kâfir olur.” sözü fıkhi bir hükümdür. Bu hükmün yanlışlığını ortaya koymak ehl-i ilmin işidir.

Biz “Şu şu şartlarla kâfir olmaz.” derken, “Beşerî kanunlarla idare edilelim.” falan demiyoruz. Diyoruz ki: “Senin kâfir olur.” hükmün yanlıştır. Allah’ın hükmü bu değildir.

Bu anlattığımızı çok iyi kavramanızı istiyoruz. Zira takva, “Günah işleyen kâfirdir.” demek değildir. Yine takva, “Sen Allah’ın kanunlarıyla yönetilmeyen bir ülkede yaşıyorsun, o hâlde kâfirsin.” demek de değildir. Günahkâr ile kâfir arasında yerle gök arası kadar bir mesafe vardır. Kâfir cennete ebediyen giremeyecek iken, günahkâr kişi günahları kadar cehennemde yandıktan sonra cennete girecektir.

Dolayısıyla birisine “kâfir” demek öyle kolay bir şey değildir. Gönlümüzden her geçene “Sen kâfirsin.” diyemeyiz. İnşallah bu eserde bu meseleyi her cihetiyle inceleyeceğiz.

Bu dersle konuya bir giriş yaptık. Bir sonraki dersimizde meselemizin ilk delilini işleyeceğiz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu