Şefaat

26. Bölüm: 16. Soru-Cevap

Şefaate dair eserimizin bu Yirmi Altıncı Bölümünde şu sorunun cevabını vereceğiz:

Bizler şefaati tarif ederken şöyle dedik: Şefaat: Salih bir kulun, günahkar bir kulun affı için Allah’a dua etmesi ve niyazda bulunmasıdır. Eğer duası kabul olursa, “Falan kul falan kula şefaat etti.” denilir. Eğer duası kabul olmazsa, “Falanca şefaat etmek istedi, ancak isteği kabul olmadı.” denilir.

Dolayısıyla şefaat Allah’ın iznine ve rızasına bağlıdır ve bir kulun dua ve niyazından ibarettir.

Bizi dinleyenlerin aklına şöyle bir soru gelebilir: Allah’ın izni ve rızası olmadan şefaat edilemiyor. Allah önce kulunun bir amelinden razı oluyor, daha sonra şefaat edilmesine izin veriyor. Demek hakikatte affeden Allah’tır. O halde şefaate ne ihtiyaç var? Şefaat olmadan Allah kulunu direkt t affetse olmaz mı?

Bu soruya cevabımız şudur: Zaten Allah bir kısım kullarını direkt  affedecektir. Bir kısmının affına ise şefaati vesile kılacaktır. Şefaatin vesile kılınmasındaki hikmetleri şöyle sayabiliriz:

Birinci Hikmeti: Şefaat etmesine izin verilen peygamberler, şehitler ve veliler gibi zümreler ömürlerini Allah yolunda geçirmişler, canlarını bu yolda feda etmişler ve Allah’ın rızasını kazanmak için her zahmete katlanmışlardır. İşte onların bu amellerine bir mükafat olarak Allah onlara şefaat iznini verir. Nasıl ki dünyada işlenen farklı amellere cennette farklı mükafatlar vardır. İşte bazı amellerin mükafatı da şefaat edebilme makamıdır.

İkinci Hikmeti: Allah bu makamı o kullara vermekle o kullardan çokça razı olduğunu bildirmekte ve o makama ulaştıracak amellere teşvik etmektedir. Mesela hadis-i şeriflerde, hafızın ve şehidin şefaat etme hakkına sahip olacağını bildirilir. Kişi bu haberden anlar ki: Cenab-ı Hak Kur’an’ı ezberleyenden ve canını hak yolda feda edenden çokça razı. O zaman ben de bu amellere daha fazla ehemmiyet vereyim. Vereyim ki Rabbim benden daha çok razı olsun! İşte şefaat edecek zümrelerin beyanı, o zümrelerin ameline teşvik içindir.

Üçüncü Hikmeti: Cenab-ı Hak, kullarının hidayete ulaşması için sadece peygamberler göndermek ve kitaplar inzal etmekle yetinmemiş, hidayeti birçok yolla teşvik etmiştir. Hidayetin bir yolu da salih kullara ve evliyaya tabi olmaktır. Lakin kişi tabi olmadan önce sevmelidir. Önce birisini seversiniz, sonra ona tabi olup yolundan gidersiniz. İnsan ise biraz menfaatperesttir. Kendisine faydası olmayan şeyi zor sever. Bu sebeple اَلْاِنْسَانُ عَابِدُ الْاِحْسَانِ İnsan ihsanın kuludur, denilmiştir. Yani insan önce kendisine iyiliği olanı sever ve onun peşinden gider.

İşte Cenab-ı Hak, hidayetin yollarını gösteren salih kişileri sevmemiz ve onların yolundan gitmemiz için, onları sevmemize sebep olacak şefaati o kullarının eline vermiştir. Bu sayede kişi, “Falanca zat belki bana şefaat eder, benim için Allah’a dua eder.” düşüncesiyle o kişiye karşı muhabbet besler. Bu muhabbetten de ona yakın olmak ve onun sözünü dinlemek meyli oluşur. Bu da onun hidayetine bir vesile olur.

İşte böyle hikmetlerden dolayı Cenab-ı Hak bazı kullarına şefaat izni vermiş ve onların duasını kulunun affına bir vesile yapmıştır.

Sevgili kardeşlerim, yazımızın başından buraya kadar şunları yaptık:

– Önce şefaatin hak olduğunu Kur’an’ın dokuz ayetiyle ispat ettik.
– Sonra bu ayetlere iki tane daha ilave edip ayetleri on bire çıkardık…
– YazımızınOnuncu Bölümünde şefaati hadis-i şeriflerle ispat ettik…
– On altı bölümde de şefaati inkar edenlerin sorularına cevap verdik. Ve toplam yirmi altı bölümü tamamladık.

Eserin bundan sonraki kısmında, şefaati inkar eden ya da şefaate yanlış mana yükleyen kişileri ifşa edecek ve onların sözlerine cevap vereceğiz. Bu kişiler Mustafa İslamoğlu, Mehmet Okuyan, Abdülaziz Bayındır, Bayraktar Bayraklı ve Mustafa Öztürk’dür. Bu kişileri iyi hatırda tutun, bu kişiler Ehli Sünnet itikadını bozmaya çalışmaktadırlar. Bu sözümüzü bundan sonraki kısımda inşallah ispat edeceğiz. Onların şefaat hakkındaki sözlerini nakledip, bu sözlerin Kur’an’dan ne kadar uzak olduğunu göstereceğiz. Bir sonraki bölümü heyecanla bekleyin. Şimdilik hepinizi Allah’a emanet ediyoruz, bizleri dualarınızdan unutmayın…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu