Meleklerin arkadaşlığı
عَنْ اَبِى هُرَيْرَةَ ، قَالَ رَسُولُ اللَّه صلى الله عليه و سلم اِنَّ لِلْمَسَاجِدِ اَوْتَاداً ، اَلْمَلآئِكَةُ جُلَسَاؤُهُمْ ، اِنْ غَابُو يَفْتَقِدُونَهُمْ ، وَ اِنْ مَرِضُو عَادُوهُمْ ، وَ اِنْ كَانُو فِى حَاجَةٍ اَعَانُوهُمْ ، جَلِيسُ الْمَسْجِدِ عَلَى ثَلاَثِ خِصَالٍ ، اَخٌ مُسْتَفَادٌ ، اَوْ كَلِمَةٌ مُحْكَمَةٌ ، اَوْ رَحْمَةٌ مُنْتَظَرَةٌ
Hz. Ebu Hureyre’den (r.a.) rivayet edilmiştir. Allah’ın Resulü (sav) şöyle dedi: Muhakkak ki mescitlerin direkleri vardır. Melekler onlarla otururlar. Eğer mescitte bulunmazlarsa melekler onları ararlar. Eğer hastalansalar melekler onları ziyaret ederler. Eğer bir ihtiyaç içinde olsalar melekler onlara yardım ederler. Mescitte oturan üç hayırdan birini kazanır: İstifade edilen bir arkadaş bulur veya doğru bir söz dinler ya da beklenilen bir rahmeti elde eder.
Kim melekler ile beraber aynı mecliste oturmak, ortalıkta gözükmediğinde melekler tarafından aranmak, hastalandığında melekler tarafından ziyaret edilmek ve ihtiyaç içindeyken meleklerin yardımına mazhar olmak isterse bu hadis-i şerife dikkat etmeli ve hadiste işaret edilen ameli hayatına geçirmelidir. Kim bu hadis-i şerifte zikredilen amele muvaffak olursa, zikredilen bütün bu faziletlere de sahip olur.
Hadisimizi Ebu Hureyre (r.a.) hazretleri nakletmektedir.
قَالَ رَسُولُ اللَّه صلى الله عليه و سلم Allah’ın resulü (sav) şöyle dedi:
اِنَّ لِلْمَسَاجِدِ اَوْتَاداً Muhakkak ki mescitlerin direkleri vardır. Yani mescitlere devam eden ve adeta mescidin direği gibi oradan ayrılmayan kullar vardır. Bu kişilerin, mescitlerin direklerine benzetilmesinin bir sebebi şudur: Nasıl ki mescitlerin maddesi direkler üzerinde durur ve direkler olmazsa mescitler harap olur. Aynen bunun gibi, mescitlerin manevi imarı da içinde ibadet eden bu kullar ile olur. Zira bir mescit, içinde ibadet edenlerin bulunmasıyla mamur; bulunmamasıyla ise manen harap olur. İşte bu kişiler mescitlerin manevi direkleri gibidir. Mescitlerin manen ayakta kalması bu kişiler ile olmaktadır. Demek hadis-i şerifte beyan edilen “Mescitlerin direkleri vardır” sözü ile kastedilen, mescitlere devam eden ve ekser vakitlerini orada ibadet ile geçiren kimselerdir. Bunlar adeta mescidin direkleri gibi devamlı mescitlerde oldukları ve mescitlerin manevi imarı bu kişiler tarafından gerçekleştiği için, Efendimiz (sav) onları mescitlerin direklerine benzetmiştir. Hadis-i şerifin devamında “Mescitlerin direkleri” olan bu şahısların dünyada göreceği mükâfatlardan bahsedilir.
اَلْمَلآئِكَةُ جُلَسَاؤُهُمْ Melekler onlarla otururlar… Evet, melekler bu kişilerin meclis arkadaşıdırlar. Onlarla beraber otururlar ve onlarla dostluk yaparlar. O halde mescidin bir köşesine çekilmiş ve boynunu bükerek Cenab-ı Hakk’a dua ve niyaz eden bir kimse zannetmesin ki o anda yalnızdır. Hayır, yalnız değildir. Onun etrafında melekler vardır. Onun duasına âmin derler, okuduğu Kuran’ı dinlerler, onun için Allah’tan af dilerler ve onun halka-ı zikrine girerler. O halde kim melekler ile beraber oturmak ve meleklerin meclis arkadaşı olmak isterse, mescidin direği olmalı ve mescitlere devam etmelidir.
اِنْ غَابُو Eğer kaybolsalar… Yani bu kişiler mescitte gözükmeseler ve birkaç vakit namazında hazır bulunmasalar يَفْتَقِدُونَهُمْ melekler onları ararlar. Melekler adeta vefakâr bir dost gibi onların peşine düşerler. Acaba başlarına bir şey mi geldi diye merak ederler ve her yerde onları ararlar. Melekler tarafından aranmak… Bu ne büyük bir devlettir!
وَ اِنْ مَرِضُو Eğer onlar hastalansalar عَادُوهُمْ melekler onları ziyaret ederler. Evet, melekler hasta olan mescit arkadaşlarının ziyaretine giderler. Demek her kim mescitlere devam ediyor ve adeta mescitlerin direği gibi oluyorsa, bilsin ki hastalandığında melekler tarafından ziyaret edilmektedir. O, melekleri görmese de melekler onun başında oturur, onun halini hatırını sorar, şifa bulması ve affedilmesi için Allah’a dua eder ve kim bilir, belki de onu çok özlediklerini söylerler. İnsanlardan olan dostlar unutsa da melekler onu unutmaz. Hasta yatağının başında onu yalnız bırakmaz.
وَ اِنْ كَانُو فِى حَاجَةٍ Eğer bir ihtiyaç içinde olsalar… Yani mesela borçları olsa ya da başlarına bir bela ve musibet gelse اَعَانُوهُمْ melekler onlara yardım ederler. Cenab-ı Hak, meleklerini bu kişilerin yardımına gönderir. Zira bunlar Allah’ın rızası için mescitlerin direkleri olmuşlar, hayatlarını Cenab-ı Hakk’a ibadete hasretmişlerdir. Hiç mümkün müdür ki, bu kişiler bir ihtiyaç içinde kalsın da Allah-u Teâlâ onlara meleklerini yardımcı olarak göndermesin!
Hadis-i şerifin bu bölümüne kadar anladık ki, hakiki bir dosttan beklenen her şeyi melekler mescitlerin direklerine yapmaktadırlar. Zira hakiki bir dosttan ne beklenir ki? Beklenecek şeyler şunlardır: Gelsin bizimle beraber otursun, eğer ortalıklarda gözükmüyorsak peşimizden koşsun ve bizi arasın, hasta olduğumuzda bizi ziyaret etsin ve bir ihtiyaç içindeysek bize yardım etsin…
İşte hakiki dosttan beklenen şeyler bunlardır. O halde melekler, mescitlerin direkleri için hakiki dostturlar. Onlar ile beraber oturur, kaybolduklarında onları arar, hasta olduklarında onları ziyaret eder ve ihtiyaç içinde olduklarında da onlara yardım ederler.
Bu ne vefakârlıktır! Ne mutlu mescitlere direk olanlara ve ne mutlu meleklerin dostluğunu kazananlara! Ne mutlu…
Hadis-i şerifin devamında şöyle buyrulmaktadır:
جَلِيسُ الْمَسْجِدِ Mescitte oturan kimse عَلَى ثَلاَثِ خِصَالٍüç hayırdan birini kazanır:
اَخٌ مُسْتَفَادٌ İstifade edilen bir arkadaş bulur. Bulduğu bu arkadaş hem dünyada hem de ukbada onun dostu olur. Dostluğu Allah hesabına ve Allah’ın rızası için olduğundan dünya dostluklarına benzemez. Bu öyle bir dosttur ki -başka bir hadisin beyanıyla- dostunun cennete girebilmesi için kendi sevabını bile ona verir. Daha kendi hesabı görülmemesine ve belki de verdiği o sevaba çok muhtaç olacağı halde kendi akıbetini düşünmez ve dostunun cennete girebilmesi için kendinden vazgeçer. Artık bu dostun dünyadaki faydasını anlatmaya daha hacet var mıdır? En kıymetli malı olan sevabını, en dehşetli bir günde dostuna verebilen bu vefakâr insanın, dünyada dostu için yapabileceği iyiliklere bir had ve sınır var mıdır? Elbette yoktur! İşte böyle bir dost da Efendimizin beyanıyla ancak mescitlerde bulunur. Ben, hadis-i şerifin bu beyanını, böyle dostları mescitlerde bulan bir kişi olarak hayatımla tasdik ediyorum. Kim böyle dostlar bulmak isterse mescitlere devam etmelidir.
Mescitlerde oturan kimsenin kazanacağı ikinci hayır ise: اَوْ كَلِمَةٌ مُحْكَمَةٌ doğru bir söz dinlemektir. Evet, kişi mescitte oturur ve sohbet dinler. Bu sohbet sayesinde de doğru bilgiye ulaşır. Bilmediği birçok meseleyi bu sohbetlerde öğrenir.
Mescitlerde oturan kimsenin kazanacağı üçüncü ve en büyük hayır ise: اَوْ رَحْمَةٌ مُنْتَظَرَةٌ beklenilen bir rahmeti elde etmesidir. Beklenilen rahmetten maksat: Allah’ın rahmetidir. Mescitler adeta o rahmetin kapısıdır. Mescitlerde ibadet ile meşgul olanlar, ibadetin tokmağı ile rahmetin kapısını çalarlar. Rahmetin kapısı da onlara açılır ve içeri girerler. İçeride ise her türlü feyiz, bereket ve rahmet vardır. Artık Allah-u Teâlâ onlara rahmetiyle, keremiyle ve affıyla tecelli etmiş ve onlar da bu tecellinin lutfuyla türlü türlü rahmetlere mazhar olmuşlardır.
Ne mutlu o kullara ki mescitlere devam ederler, istifade edilen bir dostu, doğru bir sözü ve rahmet-i ilahiyyeyi orada bulurlar.
Dilerseniz hadis-i şerifimizi şöyle bir dua ile toparlayalım ve hadiste zikredilen noktaları bir daha hatırlayalım: Ya Rab! Bizleri mescitlerin direkleri eyle! Melekleri bizlere mescit arkadaşı yap. Onları bizler ile beraber oturt. Bizim için dua etsinler, dualarımıza âmin desinler ve zikrimize halka olsunlar! Ya Rab, onları bize dost eyle ki kaybolduğumuzda bizi arasınlar, hastalandığımızda bizi ziyaret etsinler ve ihtiyaç içinde olduğumuzda bize yardım etsinler! Ya Rab, sen bizleri mescitlerin kuşu eyle ve mescitlere devam eden kişinin kazanacağı, kendisinden istifade edilen bir dostu, işitilecek doğru bir sözü ve senin rahmetini bizlere ihsan eyle. Âmin!
Rabbim yar ve yardimcimiz olsun insaallah…Amin