Allah’ın kuluna yaptığı en büyük yardım …
عَنْ اَبِى دَرْدَا ، قَالَ رَسُولُ اللَّه صلى الله عليه و سلم مَا مِنْ يَوْمٍ وَلاَ لَيْلَةٍ اِلاَّ لِلَّهِ مَنٌّ يَمُنُّ بِهِ عَلَى عِبَادِهِ وَصَدَقَةٌ ، وَ مَا مَنَّ اللَّهُ عَلَى اَحَدٍ مِنْ عِبَادِهِ اَفْضَلُ مِنْ اَنْ يُلْهِمَهُ ذِكْرَهُ
Hz. Ebu Derda (r.a.) rivayet etmiş. Allah’ın Resulü (sav) şöyle dedi: Allah’ın, kulları üzerine iyiliklerinin ve sadakasının olmadığı hiçbir gün ve gece yoktur. Ancak hiçbiri, Allah-u Teâlâ’nın bir kuluna kendini zikretmesi için verdiği tevfikten daha üstün değildir.
Bu hadis-i şerif, Allah’ı zikretmenin ne büyük bir devlet ve ihsan olduğundan haber vermekte ve zikrullahın ancak Allah’ın ilham ve inayetiyle olduğundan bahsetmektedir.
مَا مِنْ يَوْمٍ وَلاَ لَيْلَةٍ Hiçbir gün ve gece yoktur ki اِلاَّ لِلَّهِ مَنٌّ يَمُنُّ بِهِ عَلَى عِبَادِهِ وَصَدَقَةٌ Allah’ın, kulları üzerine yaptığı iyilikleri ve sadakası olmasın. Evet, aldığımız nefesten tutun, yediğimiz yemeklere; içtiğimiz sudan tutun, giydiğimiz elbiseye; bindiğimiz binekten tutun, güneşin bizi ısıtmasına kadar saymak ile bitiremeyeceğimiz bütün nimetler, Cenab-ı Hakk’ın o gün ve gece içinde bize yaptığı iyilikleri ve bize karşı sadakalarıdır. Kuran, bu iyiliklerin yekününü: “Eğer Allah’ın nimetlerimi saymaya kalksanız, sayamazsınız…” (İbrahim 34) ayetiyle beyan buyurmaktadır. Evet, Allah’ın nimetlerini saymaya kalksak sayamayız…
وَ مَا مَنَّ اللَّهُ عَلَى اَحَدٍ مِنْ عِبَادِهِ اَفْضَلُ مِنْ اَنْ يُلْهِمَهُ ذِكْرَهُ Ancak hiçbiri, Allah-u Teâlâ’nın bir kuluna kendini zikretmesi için verdiği tevfikten daha üstün değildir. Yani şöyle düşünelim: Allah-u Teâlâ bir kuluna saymakla bitiremeyeceği bir mal verdi. Hasta olan diğer bir kuluna da şifa ihsan etti. Bir kulu işsiz idi, ona iş buldurdu. Bir kulunun çocuğu olmuyordu, ona evlat nasip etti… Ve bunlar gibi her kuluna farklı bir ihsanda bulundu. Bu ihsanlar içinde bir kuluna da kendisini zikretmeyi ilham etti ve bu konuda ona tevfik verdi. Bu kul, o tevfik ve ilham sayesinde Cenab-ı Hakk’ı zikretti.
İşte Allah’ı zikretmek hususunda bu kula yapılan inayet ve yardım, diğer bütün kullara yapılan bütün inayetlerden daha üstündür. Yani o gün içinde en büyük ihsana mazhar olan, Allah’ı zikreden bu kuldur.
İşte bu hadis-i şerif gösteriyor ki, Allah’ı zikretmek büyük bir devlettir ve Allah’ın en büyük bir sadakası, kendisini zikretmesi için bir kuluna yaptığı yardımdır. Hal böyle iken, maalesef Allah’ı zikretmenin kıymeti birçok defa anlaşılamamakta ve Allah’ı zikredenler sanki boş bir iş yapıyormuş muamelesi görmektedir.
Allah-u Teâlâ’yı zikretmenin kıymeti hakkında bir kaç hadis-i şerifi daha naklederek zikrullahın kıymetini bir parça daha anlamaya çalışalım:
Cabir İbn-i Abdullah’ın rivayet ettiği bir hadis-i şerifte Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “İnsanı kabir azabından kurtaracak, Allah’ı zikretmekten daha üstün bir ameli olamaz.”
Ebu Hureyre’nin rivayet ettiği başka bir hadiste ise Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Kulum beni zikrettiği müddetçe ve dudakları beni anarak kımıldadığı sürece onunla beraber olurum.”
Muaz bin Cebel hazretleri diyor ki: Benim Resulullah (sav)’den ayrılırken en son konuşmam şöyleydi: Ben şöyle dedim: “Ya Resulallah! Allah-u Teâlâ’ya en sevimli ameli bana haber veriniz.” Resulullah (sav) bunun üzerine şöyle buyurdu: “Lisanın Allah’ın zikri ile ıslak iken sana ölümün gelmesidir.”
Hz. Ebu Derda’nın naklettiği bir hadis-i şerifte ise Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Size amellerin en hayırlısını, Allah’ın yanında en temizini, derecenizi en fazla yükselteni, Allah yolunda altın ve gümüş harcamaktan daha hayırlısını, cihatta düşmanla karşılaşıp sizin onu öldürmenizden veya onların sizi öldürmesinden daha üstün olan bir şeyi haber vereyim mi?” Bunun üzerine Sahabe- i Kiram: “Evet söyleyiniz” dediler. Peygamberimiz de (sav) şöyle buyurdular: “Allah’ı zikretmektir.”
Muaz bin Cebel’in naklettiği diğer bir hadis-i şerifte Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Cennet ehli cennete girdikten sonra dünyanın hiçbir şeyine üzülmeyecekler, ancak dünyada Allah-u Teâlâ’yı zikretmeden geçen vakte üzülecekler.”
Hz. Ebu Musa’nın rivayet ettiği hadis-i şerifte ise Efendimiz (sav) şöyle buyurdu: “Allah-u Teâlâ’nın zikredildiği ev, diri insan gibidir. Allah-u Teâlâ’nın zikredilmediği ev ise ölü insan gibidir.”
Yine Ebu Musa’dan nakledilen başka bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuşlardır: “Bir adamın kucak dolusu parası olsa ve onları dağıtsa, başka biri de Allah-u Teâlâ’yı zikretmekle meşgul olsa, Allah-u Teâlâ’yı zikir eden daha üstündür.”
Allah-u Teâlâ’yı zikretmenin fazileti hususunda şu hadisleri de nakledebiliriz:
“Kim Allah’ı zikrederse nifaktan beri olur.”
“Allah-u Teâlâ’yı zikretmek için bir cemaat toplanır ve bununla Allah’ın rızasını kastederse, semadan bir melek onlara şöyle nida eder: ‘Affedilmiş olarak kalkın. Allah-u Teâlâ bütün günahlarınızı sevaba çevirdi.’”
“Kim Allah’ı zikrederek Allah korkusundan ağlar ve gözyaşı dökerse, kıyamet günü Allah-u Teâlâ ona azap etmez.”
Allah-u Teâlâ’yı zikretmenin faziletine dair olan hadis-i şerifler oldukça büyük bir yekün teşkil eder. Bu hadis-i şerifler bizleri gayrete getirmeli ve bu hususta bizlere şevk vermelidir. Zikrullahın kıymetine dair yaptığımız bu hadis dersini dilerseniz şöyle bir dua ile tamamlayalım:
“Ya Rabbi, seni hakkıyla zikretmekten aciziz, bizleri affeyle. Nakıs ve kusurlu zikrimizi dergâhında kabul eyle. Bizlere zikrini unutturma. Senin zikrinle hayat bulan kullar zümresine bizleri de dâhil eyle. Dünyanın hiç bir işini, zikrinle aramıza perde eyleme. Senin zikrinden bizleri uzaklaştıracak meşgalelerden bizleri muhafaza eyle. Ve ya Rab! Bu dünyada en kıymetli işin, seni zikretmek olduğu hakikatini idrak etmemizi bizlere nasip eyle. Âmin!
ALLAH sizden razı olsun, gayet istifadeli bir paylaşım olmuş. CENAB-I HAKK, bizleri iman Kur’an dairesinden ayırmasın, hayatımızın her anını şükür üzere yaşayabilmeyi nasib eylesin inşaAllah…