Neshin hikmetleri nelerdir?
Neshin birçok hikmeti vardır. Bu hikmetleri öğrendiğimizde, Kur’an’da nesh olmasının değil, belki olmamasının bir kusur olduğunu öğreneceğiz.
Ve neshi Kur’an’da bir kusur olarak göstermeye çalışanların hilelerini neticesiz bırakacağız.
Şimdi maddeler halinde neshin hikmetlerini inceleyelim:
1-) İslami hükümlerin insanlığın ihtiyaçlarını karşılamak için olduğu bilinir. Bu ihtiyaçlar ise zamanın ve mekânın değişmesiyle değişebilir. Mesela, bir hükme ihtiyaç olduğu zaman Allah ihtiyacın halli için bir hükmü emreder. Daha sonra bu ihtiyacın ortadan kalkmasıyla o hükmü de ortadan kaldırarak onun yerine kulları için daha menfaatli ve hayırlı bir hüküm gönderir. Bu, kullar için daha kolay ve daha uygundur.
Ve bu mütehassıs bir doktorun tedavisinde hastalığın seyrine göre ilaçları değiştirmesine benzer. Evet, bütün peygamberler kalplerin doktoru ve insanların terbiye edicileri olarak gönderilmişlerdir. Her peygamberin şeriatı, içinde yaşadığı insanların ihtiyaçlarına uygun bir tarzda, tedricî olarak, Allah tarafından gönderilmiştir. Bir zaman hastanın tedavisi için verilen ilacın aynı hastaya bir müddet sonra verildiğinde onu hasta yapması gibi, bir zaman insanların menfaatine olan bir hükmün, bir zaman sonra onların zararına olması mümkündür. Ve böyle bir hükmü Allah’ın kaldırması hikmetinin ve merhametinin gereğidir.
2-) Allah, Arap kavmini 23 sene gibi kısa bir zamanda, yavaş yavaş terbiye etmiştir.
Bu terbiye, Kur’an’ı rehber edinmeyen başka kavimler için birkaç asırda bile mümkün olmazdı. Bu terbiyedeki başarının bir sırrı şudur ki: Allah onların kabiliyet ve güçlerine göre hükümler göndermiştir. Onların kabiliyet ve güçlerinin gelişmesi oranında Allah daha önceki hükmü kaldırarak başka bir hükmü getirmiştir.
Eğer Allah en başta, daha imanları kemal bulmadan onlara zor emirlerde bulunsaydı, onların buna güçleri yetmeyecek ve belki de iman devletinden mahrum kalacaklardı.
Şimdi düşünün! İçkinin sular gibi aktığı bir kavimde, içki bir anda yasaklansaydı, bu yasağa kaç kişi itaat edebilirdi?
Ve itaat edemeyenler, itaatsizliklerinin mahcubiyetiyle İslami terk etmezler miydi?
İşte bu sebepten içki 4 mertebede haram kılınmıştır. Yani ne zaman insanlık içkinin haram edilişi hükmüne boğun eğip, evlerindeki içkileri sokağa dökerek, sokakları adeta dereler hükmüne getirebilecek kemale ulaştılar, işte o zaman içki yasak edildi.
Bu, Allah’ın kavimler ve fertlerin terbiyesi için seçtiği yoldur. Hal böyleyken, değişen ve kemale ulaşan insan ve değişen kâinatta, Allah tarafından gönderilen bir hükmün diğer bir hükümle değiştirilmesi nasıl anlaşılamaz?
Demek nesh, Kur’an’ı gönderen Allah’ın en son hükmün daha mükemmel olacağını önceden bilmediğinden değildir. Allah, Müslümanları basamak basamak kemale ulaştırıyordu. O ağır emirler hemen gelseydi altından kalkamazlardı.
Namazın hicretten bir buçuk sene önce emredilmesi de buna delildir. Şimdi denilebilir mi ki: “Allah namazı niçin hemen emretmedi de bu kadar bekledi? Elbette denilemez. Zira O ezeli ilim sahibi zatın sonra emretmesi hikmetinin gereğidir.
3-) Şimdi bir sigara tiryakisini misal olarak ele alalım: Adeta nikotin deposu olmuş adama diyorsunuz ki;
“Vücuduna zararlı olan bu sigarayı terk et, çünkü senin sigara içmen yavaş yavaş bir intihardır. Sanki elindeki hançeri birden bire değil de yavaş yavaş sinene saplıyorsun.” Hatta bunu ona bir doktor vasıtasıyla anlattırsanız yine de sigarayı terk etmek için bir hayli tereddüt geçirecektir.
Bırakın onu, bildiği halde doktorun kendisi bile, küçücük bir alışkanlık olan sigaradan vazgeçemiyor. Birde alkolik bir kimseyi ele alınız. Şimdi bu kimseye birden “içkiyi bırak” demek, ona “fıtratını değiştir” demek gibi olacaktır.
Böylesine insanların kan ve damarlarına işlemiş adetleri ve kötü ahlakları birden kaldırmak mümkün değildir.
Ancak basamak basamak bir terbiye lazımdır ki, Kur’an’da nesihleriyle bunu yapmıştır. Bunun aksi, tıpkı atmosfer basıncı altında duran bir insanın birden yirmi bin fitlik bir yüksekliğe çıkması gibi bir şey olurdu ki, insan orada hemen ölüverir.
Soru: Hamd olsun, inandım ki, nesh haktır. Ve Kur’an’da olması hikmetin gereğidir. Ama aklımda hala bir soru var. O da halledilirse bütün bütün inanacağım ki, Kur’an Allah’ın ezeli kelamıdır. Sorum şudur:
Ayetin hükmü neshedildiğine göre, lafızlarının okunması yani Kur’an’da ayet olarak kalmasının hikmeti nedir? Hükmüyle beraber, kendisi de kaldırılsaydı olmaz mıydı?
Cevap: Bu soruya iki açıdan cevap verebiliriz:
1-) Kur’an-ı Kerim, ihtiva ettiği hükümlerin bilinip tatbik edilmesi için okunduğu gibi yalnız ibadet ve sevap kazanmak niyetiyle de okunabilir. Allah’ın kelamı olduğundan, hükmü kaldırılsa da, kelimeleri ibadet ve sevap kazanmak maksadıyla okunduğundan kendisi baki kalmıştır.
2-) Nesh ayetleri bazen bir önceki ayette bulunan ağır bir hükmü hafifletmek için gönderilmiştir. Kocası ölen kadının bir sene iddet beklemesinin, 4 ay 10 güne düşürülmesi gibi.
İşte ayetin kendisinin kaldırılmaması, daha önceki hükmün ağırlığını ve Allah’ın kullara vermiş olduğu hafifletme nimetini hatırlatmak içindir.