İbda ve İnşa
İbda; hiçten, yoktan icattır. Eşyaya hiçten ve yoktan vücud verip, o mevcudun ve mevcuda lâzım olan her şeyin yoktan yaratılmasıdır.
İnşa ise; Eşyanın mevcud olan maddelerden ve unsurlardan toplanmak suretiyle icad edilmesidir. İki türlü ibda vardır: Birincisi, ibdayı mutlak veya ibdayı mahz ve küllidir. Diğeri ise, ibdayı cüz-i ve ibdayı nisbidir.
Kâinatın ve içindeki maddelerin ilk ve yoktan yaratılışları ibdayı mutlak ve ibdayı mahzdır. Daha açık bir ifade ile misâl ve numune yokken, örneksiz, mukayesesiz, taklitsiz ve yoktan icattır. Her nevin ilk ferdinin yaratılması ibdayı mutlaktır. İbdayı mutlak sadece o vakte münhasır olup şu anda tecelli etmemektedir.
Şu anda tecelli eden ibdayı nisbidir. Bu ise şeklinin, nakışının, suretinin, karakterinin vb. yoktan yaratılması ve hiç bir şeye benzememesidir. İbdayı nisbi, inşa hakikatine dayanarak her vakit tecelli etmektedir.
İsterseniz bir misâl ile bu üç hakikati daha iyi anlamaya çalışalım; Süleymaniye camisini oluşturan taşların yoktan icad edildiğini farzedelim. Bu taşlar bir araya getirilerek Süleymaniye inşa edilmiş olsun. Öyle bir cami ki başka hiç bir camiye benzemez, planı farklı, nakışları farklı, şekli farklı bir cami.
İşte bu misâlde Süleymaniye camiini oluşturan taşların ilk önce yoktan, hiçten yaratılışları ibdayı mutlak ve ibdayı mahzdır.
Yaratılan o taşların bir araya getirilmesiyle camiinin yapılması ise inşadır, caminin planı, şekli gibi farklı özellikleri ise ibdayı nisbidir.