El- Mübdi
Hiçbir şey yoktu, zaman… yoktu, mekân… yoktu, madde… yoktu, Yalnız o vardı. Ezel ve ebed sultanı olan Allah… Sonsuz kemalini ve cemalini mahlûkat aynalarında görmek ve göstermek istedi…. Ve tüm mahlûkatı hiçten ve yoktan, maddesiz ve örneksiz olarak ilk defa yarattı. İşte tüm varlıkların daha önce bir misli ve benzeri olmaksızın ilk defa yaratılması El- Mübdi isminin bir tecellisidir.
Bu ismin kemalini anlayabilmek için şunları düşünelim. Var olan bir şeyi keşfetmek mi zordur? Yoksa olmayan bir şeyi icad etmek mi? Dünyadaki tüm mucitler var olan şeyden bir şey yapar icad ettim der. Hâlbuki Allah yoktan var eder. Mesela insan uçağı keşfettim icad ettim der. Ama kuşlar olmasa insanın aklına uçmak bile gelmezdi.
Tüm uçaklar da ve helikopterlerde, bir kuş veya sinek, model olarak alınmıştır. Peki, kuşlar, sinekler nasıl icad edildi? Nasıl var edildi? Bir örneği, benzeri ve modeli yok iken nasıl icad edildi? Yarasalardan esinlenerek Radar sistemleri yapılmakta. Peki, bu yarasalar bir numunesi yokken nasıl var edildi? Yunuslardan esinlenerek sonar sistemleri yapılmakta. Peki, bu yunuslar bir model yokken nasıl var icad edildi?
Bir şeyin modelsiz, misalsiz, örneksiz icad edilmesi muhteşem bir kemaldir. İşte Allah böyle sonsuz bir kemalin sahibidir ki yoktan var eder, hiçten icad eder ve yarattığı her şey kudretinin harika bir mucizesidir ve El- Mübdî isminin bir aynasıdır.
El- Mübdî isminin âlemdeki tecellisini görmeye ve Rabbimizi bu ismiyle tanıyıp tesbih etmeye çalışalım. Şu kâinat ve onu meydana getiren unsurlar, içindeki tüm varlıklar bir modeli ve örneği, maddesi olmadığı halde El- Mübdî olan Rabbimizin icadıyla yaratılmıştır. Hiçbir kanun, madde, müddet, asıl, suret, misal yokken varlık âlemi örneksiz, taklitsiz, emsalsiz olarak yoktan ve hiçten icad edildi.
Kâinat ve onu meydana getiren atomların orda cereyan eden kanunların ve tüm varlıkların, galaksilerin, sistemlerin güneş, dünya, ay ve yıldızların kendilerine mahsus keyfiyet, şekil ve özellikleri El- Mübdî isminin bir tecellisi olduğu gibi bütün canlı türlerinin ilk modellerinin yaratılması da yine bu ismin tecellisiyledir.
İlk insan olan Hz. Âdem (a.s)’ın yaratılması. Kelebek nev’inin ilk ferdi olan bir kelebeğin yaratılması, aslan nev’inin ilk ferdi olan ilk aslanın yaratılması gibi…
Peki, yoktan maddesiz ve örneksiz olarak ilk defa îcâd edilme gerçekleşmişe artık El-Mübdî ismi tecelli etmiyor mu dediğinizi duyar gibiyiz.
El-Mübdî ismi hala tüm güzelliğiyle her an tecelli etmekte ve mevcut atomlardan yaratılan mahlûklarda dahi örneksiz ve benzersiz bir yaratılış sonsuz bir kemal ile tecelli etmektedir.
Her türün ilk ferdini örneksiz, benzersiz icad etmekle tecelli eden El-Mübdî ismi daha sonrasında yarattığı her mahlûkta ortaya çıkan yeni yeni şekiller, desenler, motifler ve mahiyetler, suretler, karakterler de de tecelli etmektedir.
Buna göre ilk sineğin yoktan maddesiz ve örneksiz olarak îcâdında El- Mübdî ismi tecelli ettiği gibi ondan sonra icad edilen sineklerin yaratılan hiçbir sineğe benzemeyip farklı olmasında da El- Mübdî ismi tecelli eder. Evet, her ne kadar sureten birbirine benzese kendindeki bir fark ile diğerlerinden ayrılmakta ve hiçbir sinek diğerine benzememekte ona da yoktan benzersiz bir suret verilmektedir.
İlk elmanın yaratılmasında El- Mübdî ismi tecelli ettiği gibi ondan sonra yaratılan elmaların yaratılan hiçbir elmaya benzememesi ve ona yoktan benzersiz bir suret verilmesinde de El- Mübdî ismi tecelli eder.
İlk insan olan Hz. Âdem (a.s)’ın yaratılmasında El- Mübdî ismi tecelli ettiği gibi Ondan sonra yaratılan hiçbir insanın suretlerinin, parmak izlerinin, gözlerinin, saç tellerinin ve DNA’larının birbirine benzemeyecek şekilde yaratılmasında da El- Mübdî ismi tecelli eder.
İlk defa yoktan misalsiz, örneksiz benzersiz yaratılışta tecelli eden El- Mübdî ismi sonrada yarattığı her varlıkta yine örneksiz benzersiz suretlerde, şekillerde ve mahiyetlerde yaratılmasında da tecelli etmektedir.
“Yarattığı her şeyi güzel yaratan ve insanı yaratmaya bir çamurdan başlayan O’dur.” Secde, 7
Hiç görmeseydik acaba bir damla sudan böyle mükemmel bir varlığın çıkabileceğine ihtimal verebilir miydik? Öyle bir varlık ki her şeyi ile benzersiz bir yaratılışa sahip olacak. Yani o su damlasından öyle bir yüz öyle bir suret çıkacak ama hiçbir yüze ve surete benzemeyecek. O gözler hiçbir göze benzemeyecek, saç telleri hiçbir saç teline benzemeyecek, parmak izleri hiçbir parmak izine benzemeyecek. Bir tek hücresinde bulunan DNA molekülleri dahi birbirine benzemeyecek. Karakter huy ve mizacı hiçbir insana benzemeyecek. İşte tüm bu benzersiz ve yoktan ve ilk defa yaratılışlarda dahi El-Mübdî ismi muhteşem kemaliyle tecelli etmektedir.
El-Mübdî ismi her yaratılan insanda böyle tecelli ettiği gibi yağmur damlalarından, kar tanelerine, papatyalardan menekşelere, karıncalardan sineklere kadar her bir mevcutta tecelli etmektedir. Tüm bu varlıkların kendine mahsus yeni bir suret ve şekille yok iken var edilmesi ve benzersiz bir surette icad edilmesi de El-Mübdî isminin tecellisiyledir.
Evet, yaratılan her bir varlığın birbirine benzememesi gösteriyor ki Rabbimiz bir kere yarattığını bir daha yaratmamakta her varlıkta El-Mübdî ismini tecelli ettirerek yeni bir yaratılışı bizlere göstermektedir. El- Muid ismiyle de tekrar ahirette o insanı aynıyla iade ederek tekrar yaratacaktır. Rabbimiz Kuran’da bu hakikate işaret ederek şöyle buyurmuştur.
“Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’ndan ister (O’na muhtaçtır). O her an yaratma halindedir.” Rahmân Suresi – 29 Ayette “Allah her an bir şen’dedir.” buyrulur. Yani O her an yeni bir yaratmadadır. Yaratmada bir tekrar yoktur. Bir şeyin aynısını yaratmaz, ancak onun benzerini yaratır. Benzeri o şeyin aynısı değildir.
Basit bir maddeden yaratılan tüm hayvanlar ve bitkiler nevinin yeryüzü tezgâhında aynı hava, aynı su, aynı ışığa mâruz kalmakla beraber farklı özelliklere sahip olması her birinin renginin, kokusunun, suretinin, mizacının mahiyetinin farklı olması. Ve bu sayısız özelliklerin ne sebeplerde ne de atomlarda bulunmaması yoktan var etmeye en büyük delildir. Bu bahiste Üstad Bediüzzaman Hz.lerinin şu sözü çok manidardır.
“Bir baharda, üç yüz bin nev hayat sahibi mahlûkatın şekillerini, sıfatlarını, belki zerratlarından başka bütün keyfiyat ve ahvallerini hiçten icad eden bir kudrete karşı “Yoğu var edemez” diyen adam, yok olmalı! Bu ismi şerife karşı insanın vazifesi şudur:
İnsan şu âlemin yoktan nasıl var edildiğini düşünmeli. İlk yaratılıştaki sonsuz kemalin karşısında hayret ve muhabbetle secde etmeli Ve yaratılan tüm mahlûkattaki ayrı ayrı keyfiyetler, yeni yeni suretler ile hâlâ yoktan var eden Rabbini El-Mübdî, El-Mübdî diyerek tesbih etmeli ve şu ayete kulak vermelidir.
De ki: “Yeryüzünde dolaşın da (Allah) yaratmaya nasıl başlamış bakın; sonra Allah, ahiret hayatını yaratacaktır.” Muhakkak ki Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. Ankebût, 19″