Cehennem

Cehennem hakkında Hadis-i Şerifler

Ey nefsim, işte bazı Kur’an ayetlerini dinledin. Cehennemi işittin. Şimdi aklın başına geldi mi? Yoksa hâlâ Rabbine karşı isyanda ısrar mı ediyorsun? Eğer hâlâ yolunu seçememişsen, biraz da Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadis-i şeriflerine kulak ver. Bak, o zat-ı nurani ne diyor, nasıl bir azapla korkutuyor:

Numan İbni Beşir hazretlerinden nakledilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Kıyamet günü insanların azap cihetinden en hafifi şu kimsedir ki, iki ayağının çukurları altına iki ateş koru konulur da ondan beyni kaynar. Bakır kazanın ve tencerenin kaynadığı gibi.” (Buhari, Müslim ve Tirmizi)

Ey nefsim, azabın en hafifi bu ise, en şiddetlisi acaba nasıldır? Sen bu hafife dayanabilir misin? Daha buna dayanamazken günaha karşı bu hırsın ve cesaretin nereden geliyor. Deve kuşu gibi kafanı gaflet kumuna gömüyor, hakikate gözünü kapatıyorsun. Zannediyorsun ki, düşünmezsen başına gelmez. Öyle değil, bu azaplardan kurtulmanın yolu, düşünmemek değil; tövbe etmektir.

Abdullah ibni Mesud hazretlerinden nakledilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: O gün cehennem getirilecek. Onun yetmiş bin bağı olacak ve her bağ ile beraber cehennemi çeken yetmiş bin melek bulunacaktır. (Müslim, Tirmizi)

Ebu Hüreyre hazretlerinden nakledilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Sizin şu ateşiniz, Cehennem ateşinin yetmiş cüzünden bir parçadır. Bunun üzerine sahabeler: “Ya Resulallah! Vallahi dünya ateşi kâfi gelir.” dediler. Efendimiz (s.a.v.): “Cehennem ateşi dünya ateşleri üzerine altmış dokuz derece daha fazla kılındı. Bunların her birinin harareti bütün dünya ateşinin harareti gibidir.” buyurdu. (Müslim, Tirmizi, Buhari)

Ey nefsim, sen daha bu dünya ateşine dayanamıyorsun. Elin ufacık yansa günlerce acı çekip inliyorsun. Dünya ateşine dayanamazken, ahiretin yetmiş kat ateşine nasıl dayanacaksın. Hem şunu bir düşün: Mesela bir suç olsaydı ve o suçu işleyenler dünya ateşine atılsaydı; değil sen o suçu işlemek, korkudan yanına bile yaklaşamazdın. Acaba ahiret ateşine karşı neden bu kadar cesursun? Dünya ateşi seni korkutuyor da ahiret ateşi seni neden korkutmuyor?

Enes bin Malik hazretlerinden nakledilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Cehennemliklerden dünya ahalisinin en nimetli ve en refahlısı olan kimse kıyamet gününde getirilir ve ateşe bir daldırılışla daldırılır. Sonra ona: “Ey Âdemoğlu! Sen hiçbir hayır gördün mü? Sana herhangi bir hayır uğradı mı?” diye sorulur. O kul: “Hayır, vallahi uğramadı ya Rab!” der. (Müslim, İbni Mace)

Ey nefsim işittin mi? Bu dünyanın nimet cihetiyle en zengini, zevki en çok tadanı, her imkânı olup her istediğini yapanı; yani en lüks yatlara binmiş, uçakları olmuş, malının ve mülkünün hesabını bilmiyor, bir gün bile üzülmemiş, her istediğini yapmış, her istediğini almış, belki bir kral, belki bir imparator; yani sözün özü, bu dünyada senin olmayı istediğin en birinci adam… İşte Rabbimiz bu kişiyi Cehenneme sadece bir defa sokar ve çıkartır ve ona der ki: “Sen hiçbir hayır gördün mü? Sana herhangi bir hayır uğradı mı?” Yani senin hiç mutlu ve eğlenceli günlerin geçti mi? O kul, Cehenneme bir defa daldırılmanın elemiyle bütün eğlenceli ve zevkli günlerini unutur ve: “Hayır, vallahi uğramadı ya Rab!” der. Ve bu sadece Cehenneme bir defa daldırılmak… Ya Cehennemde asırlar boyunca ve ebedi kalmak nasıldır? Yani ey nefsim, Cehennemde yanarken, dünyada yaşamış olduğun zevkli dakikaları düşünerek bir teselli bulamayacaksın. Cehennemin bir kıvılcımı, dünyada yaşadığın bütün zevkleri unutmana yetecektir.

Enes bin Malik hazretlerinden nakledilmiştir. Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah-u Teâlâ cehennemliklerin en hafif azaplısına: “Dünya ve dünyadaki her şey senin olsa şu azaptan kurtulmak için onu fidye olarak verir miydin?” der. O kul: Evet, fidye olarak verirdim.” der. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ: “Sen Âdem’in sulbündeyken ben senden şimdi göze aldığın bu fedakârlıktan daha kolay bir şey istemiştim, bana hiçbir şeyi ortak kılmaman. Fakat sen bana ortak kılmaya devam edip durdun.” (Müslim, Buhari )

İşittin mi ey nefsim, Rabbin diyor ki: Cehennem azabından kurtulmak için, eğer bütün dünya senin olsaydı onu fidye olarak verirdin… Ama o gün bu fidyen kabul edilmiyor. Rabbimiz, bu dünyada sadaka olarak verilmiş bir hurma tanesine Cenneti verebiliyor. Bu dünyada bir hurmayla ya da küçücük bir amelle Cenneti satın alabilirsin. Ama ahirette bütün dünyayı fidye olarak versen Cennetin bir meyvesini satın alamazsın. Zaten bütün mülk onun değil mi? O bizi mülkünde imtihan etmek için bu dünyaya gönderdi. Gel, bu imtihandan başarıyla geç. Mülkü sahibine teslim et!

Şimdi ey nefsim, bunca ayet-i kerimeyi ve hadis-i şerifleri dinledikten sonra son sözün nedir?

Elhamdülillah, işittim, iman ettim ve tövbe ettim. Bir daha isyan etmemeye de azmettim ve kastettim. Biliyorum, günahlarım büyük, lakin Rabbimin affı ve rahmeti günahlarımdan daha büyüktür. Rabbimin sınırsız affına ve rahmetine sığınıyor, O’ndan af ve mağfiret diliyorum. Ben, efendisinden kaçmış bir köle gibi, Rabbimden kaçmış ve onsun bir hayat sürüyordum. Ta bu eser beni uyandırıncaya kadar. Şimdi anladım ki, isyanım cezasız kalmaz. Gün gelecek, amel defterim elime verilecek ve “oku” denilecek. Bugün kitabımda ne yazarsam, o gün o yazıyı okuyacağım. O halde çalışmalı ve kitabıma güzel şeyler yazmalıyım. Gün, Allah için çalışma, Allah için işleme ve Allah için amel etme günüdür.

Ya Rab! Azabından affına, gazabından rızana ve senden yine sana sığınıyoruz. Senden başka kurtarıcı ve senden başka sığınılacak kimse yoktur. Ya Rab, bu eseri günahlarımıza kefaret eyle. Nefsimizin bizlere musahhar olmasına vesile eyle. Ve bu eserde emeği geçenleri ve bu eseri seyredenleri affeyle ve Cehennem azabından muhafaza eyle. Âmin!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu