Zakkum Ağacı
Şimdi de Rabbimizin başka bir ayet-i kerimesine dikkat kesilelim: Gerçekten zakkum ağacı günahkârların yemeğidir. O, erimiş bakır gibi karınlarda kaynar. Sıcak suyun kaynaması gibidir. Allah meleklere şöyle emreder. “Şunu tutun da Cehennem’in ortasına sürükleyin. Sonra onun başının üstüne kaynar su azabından dökün. Ona şöyle denir! “Tat bakalım azabı! Hani sen kendine göre çok güçlü ve çok üstündün. İşte sizin inkâr edip durduğunuz şey budur.” (Duhan 43-50)
Ayet-i kerimede zikri geçen zakkum ağacı, Cenab-ı Hakkın Cehennemde yarattığı ve “lanetli ağaç” diye isimlendirdiği ağaçtır. Cehennem ehli acıktıklarında bu ağaca gelirler ve ondan yerler. O ağaç, onların karınlarında sıcak su gibi kaynar. Cenab-ı Hak zakkum ağacını onların karnında erimiş bakır gibi kaynatır.
Zakkum ağacı hakkında Efendimiz (s.a.v.) de şöyle buyurmuşlardır: Şayet zakkum ağacından bir damla dünya denizlerine düşseydi bütün insanların yaşamlarını alt üst ederdi. Peki, ya yiyecekleri zakkum olanların hali nice olur?” (Tirmizî, Cehennem, 4; Hâkim, el-Müstedrek, 2/294)
Cehennemde birçok azap çeşidi vardır. Açlık ve susuzluk da bunlardan biridir. Kişi o kadar acıkır ki, açlığın verdiği acı ve elemden kurtulmak için zakkum ağacından yemeye razı olur. Hem de karnında erimiş bakır gibi kaynayacağını bildiği halde… Sonra o kadar susar ki, susuzluğun eleminden kurtulmak için kaynar suyu ve irini içmeye razı olur. Acaba, açlığın ve susuzluğun verdiği acı nasıl bir acıdır ki, kişi zakkum ağacından yemeye ve kaynar sulardan içmeye razı olur, yeter ki açlıktan ve susuzluktan kurtulsun… Bu nasıl bir haldir!
Ey nefsim, şimdi sana bazı sorular soracağım, insafla bana cevap ver:
Zakkum ağacından yemek ve kaynar sulardan içmek mi daha hayırlıdır? Yoksa cennet taamlarından yiyip cennet ırmaklarından içmek mi daha hayırlıdır?
Ey nefsim, Rabbin senden Cennete mukabil hangi zor şeyi istiyor da sen vermekten kaçınıyorsun? İstediği şey o kadar zor mudur? Günde beş vakit namaz kılmak, zenginsen malının kırkta birini zekât olarak vermek, ömürde sadece bir defa hacca gitmek, bunlar zor mudur?
Ey nefsim, hem merak ediyorum, dünyadaki hangi lezzet için zakkum ağacından yemeğe ve kaynar sulardan içmeye razı oluyorsun? Hangi zevk için ateşte yanmayı ve zincirlere vurulmayı kabul ediyorsun? Şu kısacık dünyada, kendisi için ateşe razı olacağın hangi zevk vardır?
Peki, ey nefsim, Cennete girememe duygusu seni hiç üzmüyor mu? Cennet ehli ile cehennem ehli arasındaki bir kısım konuşmaları Kur’an bize haber veriyor. Evet, Cenab-ı Hak bazen perdeyi kaldırır ve cennet ehliyle cehennem ehli birbirlerini görür ve karşılıklı konuşurlar. Acaba, cehennemden cennete bakmanın elemi nasıldır, bunu hayal edebiliyor musun?
Cehennemde yanmak ya da Cennete girememek… Ama bunlardan daha acısı yok mu? Seni yoktan yaratan ve seni nâzenin bir bebek gibi şu âlemde yaşatan Rabbine karşı yaptığın nankörlük seni hiç üzmüyor mu? Hesap günü Rabbine ne diyeceksin?
Ey nefsim, Cehennemi bir kenara koyup da sana sorsam, peki kabre nasıl dayanacaksın? Hatta kabir azabını da bir kenara koyalım ve sadece şunu düşünelim: Cenab-ı Hak bizi kabirde diriltse ve hiçbir azap etmese, yani ne üzerimize kabrin duvarları kapansa, ne Münker ve Nekir melekleri soru sorsa, ne de kabrin diğer azap ve sıkıntıları olsa; sadece şunu düşün, kabirde diriltilsek ve öylece bırakılsak, o yalnızlığa, o karanlığa ve o dar mekâna nasıl sabredersin? Kurtlar yuvasına, gurbet evine ve yalnızlık menziline dayanabilir misin? Azap olarak sadece bu bile yetmez miydi? Sen daha kabrin karanlığına sabredemezken, kabri düşündüğünde seni hafakanlar basarken, Cehennem azabına nasıl dayanırsın? Senin cesaretin cehaletinden geliyor; ölümü ve cehennemi düşünmemekten kaynaklanıyor. Ama bil ki, gözünü kapamakla seni bu dünyada durdurmazlar. Bir gün “Haydi dışarı” diyecekler. Gel, dünya sana “haydi dışarı” demeden önce, sen ona “haydi dışarı” de, gönlünden onu çıkar ve kurtul!