9. Büyük günah işleyenin kâfir olmadığına dair SEKİZİNCİ delil
Konuyu hatırlatarak dersimize başlayalım:
Tekfir: Kişiyi küfre nispet etmek ve kâfir olduğunu söylemektir.
Maalesef günümüzde bazı kimseler -bilhassa Selefî zihniyete sahip olanlar- günah işleyenleri tekfir etmekte yani onları kâfir olmakla itham etmektedirler. Günah işlemeyi küfür kabul eden bu zihniyete göre, büyük günah işleyen herkes kâfirdir. Hâlbuki Ehl-i sünnet itikadına göre, büyük günah işlemek kişiyi dinden çıkarmaz ve kâfir yapmaz.
Önceki derslerimizde bu meselenin yedi delilini işlemiştik. Bu dersimizde sekizinci delili işleyeceğiz. Bu delilde şöyle bir tahlil yapacağız:
— İman ve amel bir bütün müdür yoksa farklı şeyler midir?
Bu sorunun cevabı çok önemli. Çünkü iman ve amel bir bütünse, amelden çıkıldığında imandan da çıkılmış olur. Dolayısıyla günah işleyenin imandan çıkması lazım gelir.
Yok, eğer iman ve amel farklı şeylerse, amelden çıkmak imandan çıkmayı gerektirmez. Bu durumda, büyük günah işleyenin kâfir olmaması gerekir.
Daha iyi anlaşılması için şöyle ifade edelim:
İman bir bütündür. Âlimlerimiz bunu, “İnkısamı mümkün olmayan külldür.” şeklinde ifade etmişlerdir. Yani iman parçalara ayrılması mümkün olmayan bir bütündür. Bu sırdan dolayı, bir kimse bütün iman hakikatlerine inanıp sadece birini inkâr etse imandan çıkmış olur. Çünkü iman bir bütündür. Bir parçasını inkâr eden tamamını inkâr etmiş gibidir.
Eğer amel imanın bir cüzü yani parçası ise bu durumda, bir ameli terk edenin imandan çıkması gerekir. Yok, amel imanın bir cüzü değilse bir ameli terkten dolayı imandan çıkılmaması gerekir. Çünkü amel imana dâhil değildir ki terkiyle imandan çıkılmış olsun.
İşte Hariciler, Mutezile ve bir kısım Selefîler, ameli imanın bir cüzü kabul etmişler ve “İmanla amel bir bütündür.” demişler. Bu batıl itikatlarının bir neticesi olarak da ameli terk edeni imandan çıkmakla itham etmişler.
Hâlbuki Ehl-i sünnet itikadına göre, amel imanın bir cüzü değildir. Amel farklıdır, iman farklıdır. Amel imanın bir cüzü olmadığı için, amelin terki kişiyi imandan çıkarmaz ve kâfir yapmaz.
O hâlde şu yapılsa: İmanla amelin farklı şeyler olduğu ispat edilse, amelden çıkmanın -yani günah işlemenin- kişiyi imandan çıkarmayacağı ispat edilmiş olur. İşte bizler bu dersimizde bunu yapacağız; amelin imandan farklı olduğunu ispat edeceğiz.
Delilimiz, Kur’an’da onlarca ayette geçen اَلَّذينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ “İman edenler ve salih amel işleyenler” ifadesidir. Bu ayetler imanın amelden farklı olduğunu gösterir. Şöyle ki:
اَلَّذينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ayetinde geçen “vav” harfi atıf harfidir. Atıf harfi, kendinden sonrasıyla öncesinin farklı olduğunu gösterir. Biz bunu Türkçede de kullanıyoruz.
Mesela “Ali ve Ahmet geldi.” desek, Ahmet’in Ali’den farklı bir şahıs olduğunu anlarız. Ali farklıdır, Ahmet farklıdır. Bu farkı ortaya koyan edat da “ve” edatıdır.
Aynen bunun gibi, اَلَّذينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ “İman edenler ve salih amel işleyenler” dediğimizde, imanın salih amelden farklı olduğunu anlarız. İman ve salih amel aynı olsaydı, arada “vav” atıf harfi kullanılmaz ve sadece “iman edenler” denilirdi. Hâlbuki böyle denilmemiş.
— Ne denilmiş?
“İman edenler ve salih amel işleyenler” denilmiş. İşte bu ifade ispat eder ki amel imandan farklı bir şeydir ve imanın bir cüzü değildir.
Ayrıca Cenab-ı Hak her nerede imanı zikretmişse salih ameli de onunla birlikte zikretmiştir. Eğer salih amel imana dâhil olsaydı bu bir tekrar olurdu. Tekrar belagatta güzel değildir. Kur’an ise belagat üzerine nazil olmuştur.
Bu tahlillerin neticesi olarak deriz ki: Günah işlemek elbette kötü bir şeydir; sahibini cezaya müstahak kılar. Ancak sahibini imandan çıkarmaz. Ameli terk etmenin kişiyi imandan çıkarabilmesi için, amelin imanın bir cüzü olması gerekir. Bizler ayetle ispat ettik ki amel imanın bir cüzü ve parçası değildir. Bu durumda, günah işleyenin imandan çıkması muhaldir.