Makaleler

Benim hayatıma kimse karışamaz mı?

İ’lem eyyühe’l-aziz! Cenab-ı Hakk’ın sana in’am ettiği vücud ile vücuda lâzım olan şeyler, temlik suretiyle değildir. Yani senin mülkün ve malın olup istediğin gibi tasarruf etmek için verilmemiştir. Ancak o gibi nimetlerde, Allah’ın rızasına muvafık tasarruf edilebilir.

Evet, Allahın bize verdiği vücudumuz, cismimiz, âzalarımız, malımız ne varsa hepsi bize temlik edilmiş yani bizim mülkümüz değil sadece onlardan istifade etmemiz için bize emanet olarak verilmiştir. Yani o halde bu vücut benim değil, bu göz benim değil bu kulak, bu el, bu ayak hiçbiri benim değil. Benim sandığım ve dilediğim gibi kullandığım malım benim değil. Öyleyse ben bunları dilediğim gibi kullanamam. Dilediğim gibi tasarruf edemem. Ancak bu nimetlerde Allah’ın rızasına muvafık tasarruf edebilirim.

Peki, şimdi sorumuz şu: Bizi bu azalarla günah işlemeye sevk eden şey nedir? Tamam, nefsimize uymak, tamam günahların cazip gelmesi ve daha çok şey sayabilirsiniz. Ama asıl sebep, hakiki sebep nedir?

Evet, kardeşlerim asıl sebep Malikiyet ve sahiplik iddiamızdır. Biz zannediyoruz ki bunlar bizim mülkümüz istediğimizi yaparız, istediğimizi giyeriz, istediğimize bakarız.

Sahiplik iddiası bazen sözlere de yansır. Bakın şu sözleri çok duyarsınız.

“Benim hayatım kimse karışamaz.” Yaaa sen misin hayatın sahibi? Hayatın sahibi sen isen haydi ölümü def et bakalım. Sen mi verdin hayatı sana. Sen neyin sahibisin. Yaptığın işlerde en basiti olan yemek yeme fiilinin bile ancak yüzde biri sana ait. O da lokmayı ağzına atmak. O anda tükrük bezleri çalışmaya başlıyor. Sen mi çalıştırıyorsun? Lokma mideye inerken nefes borusu kapatılıyor. Yemek borusu açılıyor. Bunu sen mi yapıyorsun? Ve mideye iniyor derken halden hale sistemden sisteme geçiyor. Bizim bunlardan haberimiz bile yok.

Başka bir söz “Benim malım, benimle mi kazandın istediğimi yaparım.” Bu sözü asırlar önce Karun söylemişti de malı kendinden bilenlere bir ibret olsun diye Allah onu yerin dibine geçirmişti.

“Benim vücudum istediğim gibi kullanırım.” İster açılırım, ister kapanırım dilediğimi yaparım. Sen daha göz kapaklarına hâkim değilsin senin iraden dışında günde en az 15bin kez açılıp kapanan göz kapaklarını sen mi taktın sana. Allah onun idaresini bile sana vermemiş. Senin vücudun ha sen mi taktın o gözleri sana sen mi taktın o vücudundaki sistemleri sana.

Yani göz benim değil onunla harama bakamam. Kulak benim değil onunla malayani boş şeyler dinleyemem, Dil benim değil onunla yalan söyleyemem, gıybet edemem.

إِنَّ السَّمْعَ وَالْبَصَرَ وَالْفُؤَادَ كُلُّ أُولـئِكَ كَانَ عَنْهُ مَسْؤُولاً

Muhakkak ki; kulak, göz, kalp, bunların her biri yaptıklarından sorumludurlar.

Sahibi sen olsan mesul olmazdın.

Şimdi kardeşlerim. Tüm bu günahlardan kurtulmanın yolu nedir.

 اِنِّى لَسْتُ مَالِكِى  demek. Ben kendime mâlik değilim, sahip değilim. Ancak mâlikim, sahibim; kâinatın mâliki ve sahibi olan Allah’tır demek ve bunu hissetmektir. Bunu hissettiğimizde artık bileceğiz ki bize verilen tüm nimetler istifademiz için bize verilmiş. Allah kendi mülkünü bizim elimize vermiş, istifade et demiş. Bunlar senin dilediğin gibi kullan senin mülkün dememiş.

Evet, bir misafir, ev sahibinin iznine ve rızasına muvafık olmayacak derecede, yemeklerde ve sair şeylerde israf edemez.

Yani düşün bir yere misafir olmuşuz. Ev sahibi bize bir ziyafet sofrası kuruyor. Yememize içmemize müsaade ediyor bizi o sofradan istifade ettiriyor.  Soru şu?

Bunlar benim önüme konuldu öyleyse benimdir. Ben bunları dökeceğim, başkalarına vereceğim, döküp zayi edeceğim. Elbette yapamayız. Eğer temlik olsaydı yani onların sahibi maliki biz olsaydık istediğimiz gibi hareket edebilirdik.

Rabbimiz bize verdiği tüm nimetleri kendimizden değil, kendisinden bilmeyi, bize verdiği her şeyi onun izni dairesinde onun rızasına uygun kullanmayı bizlere nasip etsin. Amin amin amin.

Abdurrahman Bahadır

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu