4. Vasıtanın hükmü maksadın hükmüne göredir
Bu dersimizde, tespih kullanmayı caiz görmeyen Selefilere farklı bir delil sunacağız. Delilimiz şu kaidedir: Vasıtanın hükmü maksadın hükmüne göredir.
Şimdi örneklerle bu kaideyi pekiştirelim:
Hacca gitmek bir ibadettir. Bu ibadetin vasıtası Efendimiz (a.s.m.) zamanında deve idi. İnsanlar deveye biner, hacca bu şekilde giderdi. Sonra vasıta değişti, araba ve tren oldu. İnsanlar hacca arabayla ve trenle gitti. Sonra vasıta yine değişti ve uçak oldu. İnsanlar hacca uçakla gitmeye başladı.
Burada asıl olan, hacca gitmektir. Neyle gidildiğinin bir önemi yoktur. Deveyle gidilebileceği gibi, uçakla da gidilebilir. Vasıtanın değişmesi bidat değildir. Bu, hayatın doğal akışının zorunlu bir neticesidir. Bidat haccın farzını, vacibini ve sünnetini değiştirmektir. Yani ibadetin aslında değişiklik yapmaktır. Aslında değişiklik yapılmadıktan sonra neyle gidildiğinin bir önemi yoktur.
İkinci misalimiz şu: Efendimiz (a.s.m.) zamanında Kur’an ceylan derilerine, kemiklere ve benzeri şeyler üzerine yazılıyordu. İnsanlar da Kur’an’ı bu şeyler üzerinden okuyordu. Zaman geçti, Kur’an mushaf hâline getirildi ve sayfalara yazıldı. İnsanlar Kur’an’ı sayfadan okumaya başladı. Şimdi ise insanlar Kur’an’ı akıllı cep telefonlarındaki ekranda, bir yazılımla okuyor.
Burada asıl olan, Kur’an okumaktır. Neye yazıldığının ve neyin üzerinde okunduğunun bir önemi yoktur. Ceylan derisinin üzerinde okunabildiği gibi, sayfada da okunabilir, cep telefonunun ekranında da okunabilir. Belki yarın hologram çıkacak; Kur’an ayetlerini havada görüp bu şekilde okuyacağız.
Vasıtanın değişmesi bidat değildir. Bu, hayatın doğal akışının zorunlu bir neticesidir. Bidat Kur’an’ı okurken tecvit kaidelerine uymamak, harflerin mahreçlerini manayı değiştirecek şekilde bozmak ve bunlar gibi şeylerdir. Yani Kur’an okumanın aslında değişiklik yapmaktır. Aslında değişiklik yapılmadıktan sonra neyin üzerinde okunduğunun bir önemi yoktur.
Üçüncü misalimiz şu: Peygamberimiz (a.s.m.) zamanında kalabalık bir cemaatle namaz kılarken veya vaaz ederken, arkadakilerin sesi duyabilmesi için müezzinler kullanılırdı. İmam sesini müezzine işittirir, müezzin başka bir müezzine, o başkasına, o başkasına derken, ihtiyaca göre birçok müezzin olurdu. Zaman ilerledi, teknoloji gelişti ve ses şiddetini yükselten araçlar keşfedildi. Bu keşiften sonra müezzin yerine mikrofon ve anfi gibi cihazlar kullanıldı.
Burada asıl olan, arkadaki kişiye sesi ulaştırmaktır. Neyle ulaştırıldığının bir önemi yoktur. Müezzinle ulaştırılabileceği gibi, anfiyle de ulaştırılabilir. Vasıtanın değişmesi bidat değildir. Bu, zamanın değişmesinin zorunlu bir neticesidir. Bidat namazın farzını, vacibini, sünnetini ve müstehabını değiştirmektir. Yani ibadetin aslında değişiklik yapmaktır.
Bu üç misalle yetinelim ve şimdi, konumuz olan tespih kullanma üzerine aynı tahlili yapalım:
Mesele “Allah” demektir. Elhamdülillah, Sübhanallah, Allahu Ekber demektir ve emsaliyle Allah’ı zikir ve tespih etmektir. Peygamberimiz (a.s.m.) zamanında kimisi tespihi parmaklarıyla sayıyordu. Kimisi -bundan önceki derste ispat ettiğimiz üzere- taşlarla veya hurma çekirdekleriyle sayıyordu. Burada parmak da taş da hurma çekirdeği de asıl değildir. Asıl olan, Allah’ı zikir ve tespih etmektir. Parmak, taş ve hurma çekirdeği sadece sayıyı sayabilmek için bir vasıtadır. Tespih de bunlar gibi, sadece bir vasıtadır. Kendisini kullanmak bizatihi ibadet değildir. Bir insan eline tespih alıp akşama kadar sallasa ibadet etmiş olmaz. Tespih sadece sayıyla tespih çekenlerin, sayılarını kolayca sayabilmeleri için bir vasıtadır. Vasıtanın hükmü maksada göredir. Maksat zikir ve tespih olunca, vasıtanın hükmü zikir ve tespihin hükmü gibi olur. Maksat zikir değil de küfür olsaydı, vasıtanın hükmü de ona göre olurdu.
Yani ne tespih kullanmak ne de parmaklara dokunmak bizatihi ibadet değildir. İbadet Allah’ı zikretmektir. Diğerleri ise sayıyı tespit için bir vasıtadır. Vasıtanın değişmesi bidat değildir. Bunun üç örneğini az önce verdik. Bidat ibadetin değiştirilmesidir. Mesela namazdan sonra 33′er defa Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu Ekber demek sünnettir. Eğer bu lafızları başkasıyla değiştirip, bunlar yerine başka zikirler konulursa, işte bu bidattır ve çirkindir. Lafızları değiştirmedikten sonra ister parmakla say, ister taşla say, isterse tespihle say, bunda bir beis yoktur. Bununla birlikte, parmaklarla saymanın özel bir fazileti de vardır. Bunun sebebini bir sonraki derste izah edeceğiz.