2. İbni Mesud Hazretleri tespihe karşı mıydı?
Bu dersimizde Selefilerin şu sözüne cevap vereceğiz. Onlar diyor ki:
— İbni Mesud Hazretleri tespih kullanmayı caiz görmemiş ve buna karşı çıkmıştır. Bununla ilgili de şu hadiseyi naklediyorlar:
Ömer b. Yahya, dedesinden şöyle nakletmiştir: Sabah namazından önce Abdullah İbni Mesud’un kapısında oturuyorduk. Evinden çıkınca beraber mescide yürüyecektik. Ebû Musa el-Eş’ârî yanımıza geldi. “Abdullah daha dışarı çıkmadı mı?” diye sordu. “Hayır.” dedik. O da bizimle beraber beklemeye başladı. Derken İbni Mesud evinden çıktı. Hepimiz kalkıp etrafını sardık. Ebû Musa ona: “Ey Abdullah! Az önce mescitte garibime giden, beni korkutan bir iş gördüm. Yemin olsun ki şüphesiz o kesinlikle hayırlı bir iştir!” dedi.
İbni Mesud: “Neydi o iş?” diye sordu. Ebû Musa: “Beklersen sen de görürsün.” dedi ve sonra şöyle anlattı:
Mescitte halka hâlinde oturmuş topluluklar gördüm. Her halkanın başında bir adam, elinde çakıl taşları olduğu hâlde komut veriyordu. “Yüz defa tekbir!” diyordu. Topluluk bu komutu aldıktan sonra yüz defa tekbir getiriyordu. Sonra aynı adam, “Yüz defa lâ ilâhe illallah!” diyordu. Topluluk bunu söylüyordu. Sonra yine aynı adam, “Yüz defa Sübhanallah deyin!” diyordu. Ve topluluk yine buna uyuyor ve yüz defa Sübhanallah diyordu.
Abdullah İbni Mesud: “Sen onlara hiçbir şey söylemedin mi?” diye sordu. Ebû Musa: “Hayır, hiçbir şey söylemedim ve senin görüşünü almak istedim.” dedi. İbni Mesud: “Sen onlara, ‘Siz bu çakıl taşlarıyla günahlarınızı sayın. Ben de size bu işin hayrınızı eksiltmeyeceğine garanti vereyim.’ diyemedin mi?” dedi.
Sonra İbni Mesud mescide yürüdü. Biz de birlikte gittik. Mescide gelince, bu halkalardan birine rastladı. Tepelerine dikildi. “Nedir sizin bu yaptığınız iş?” dedi. Onlar: “Ey Abdullah, bunlar çakıl taşlarıdır. Biz bunlarla tekbir, tehlil ve tespihlerimizi sayıyoruz.” dediler.
İbni Mesud onlara şöyle dedi: Siz o taşlarla günahlarınızı sayın. Ben de size hayrınızın eksiltilmeyeceğine dair garanti vereyim. Ey Muhammed’in ümmeti, helakiniz ne kadar da hızla yaklaşıyor! Hem de sizin aranızda bu kadar sahabe varken, Resulullah’ın kefeni henüz nemlenmemişken, yemek tabağı henüz kırılmamışken… (İmam Dârimî, es-Sünen, I, 79-80, No: 204)
Selefiler bu hadiseyi gösterip diyorlar ki:
— İbni Mesud zikrin taşlarla sayılmasına karşıydı. Tespih de taşlarla saymak gibidir. Bu durumda bunun da caiz olmaması gerekir.
Onların bu sözlerine cevaben deriz ki:
Hadisin metninde geçen, Ebû Musa el-Eş’ârî’nin “Beni korkutan bir iş gördüm.” sözü sadece Taberânî’nin rivayetinde geçmekte olup Buhârî, Ahmed İbni Hanbel ve Yahya’nın zayıf gördükleri bir sözdür. Bu âlimler hadisi, Ebû Musa’nın “Hayırdan başka bir şey görmedim.” sözüyle nakletmişlerdir. Zaten hadisin devamında Ebû Musa’nın “Yemin olsun ki şüphesiz o kesinlikle hayırlı bir iştir!” demesi, Ebû Musa’nın bu işi korkulacak bir şey görmediğine ve bu işi hayırlı gördüğüne delildir. Demek, Ebû Musa, İbni Mesud’a muhalefet etmekte ve bu işi hayırlı bir iş görmektedir.
İkinci olarak deriz ki: Âlimlerin ekserisi bu hadisi zayıf kabul etmiştir. Mesela:
– İbni Hacer Hazretleri hadisi zayıf kabul eder. (İbni Hacer, Lisânü’l-Mîzan, IV, 378, No: 1128)
– Hadis hafızı ve tenkitçisi İbni Adî Hazretleri hadisi zayıf kabul eder. (el-Kâmil fi’z-Zuafâ, V, 122, No: 1287)
– İmam Heysemî hadisi zayıf kabul eder. (Mecmu’z-Zevâid, Babu’l-Umma ala’s-Sadaka bölümü)
– İbnu’l Cevzi: “Hadis zayıftır.” der. (ez-Zuafâ ve’I-Metrukin, II, 233, No: 2601)
– İbni Main Hazretleri hadisin ravisi Amr hakkında şöyle der: Onun rivayetleri değersizdir. (ez-Zuafâ ve’l-Metrukin, Sf. 212, No: 3229)
– İmam Zehebi ravi hakkında şöyle der: O en zayıflar arasında yer alan, itibar görmeyen birisidir. (Mîzanü’l-İtidal, III, 293)
– İbni Karraş Hazretleri de ravi hakkında şöyle der: O kabul görmeyen birisidir. (el-Muğni)
Daha bunlar gibi, hadisin zayıf olduğuna dair birçok görüş nakledebiliriz. Hadi hepsini bir kenara koyalım ve bu hadisi sahih kabul edelim. Hatta İbni Mesud’un başka yerlerde yine bu işe karşı çıktığına dair nakiller yapalım ve sonunda İbni Mesud’un bu işe karşı olduğunu ispat edelim.
İyi de iş bununla bitti mi? Tahlilini yaptığımız hadiste, Ebû Musa el-Eş’ârî tespihi taşlarla saymayı güzel görüyor. Bunun hakkında, “Yemin olsun ki kesinlikle hayırlı bir iştir!” diyor.
— İbni Mesud Hazretleri âlim de Ebû Musa el-Eş’ârî âlim değil mi? Sahabenin büyüklerinden değil mi? Niçin onun görüşünü tercih edemiyoruz? Buna engel olan şey nedir?
Sahabeler kendi aralarında ihtilaf edebilir. Bizim yapacağımız şey sahabelerin cumhuruna yani çoğunluğun kabul ettiği görüşe uymaktır. Her zaman şaz görüşler olabilir. Hatta bu şaz görüşler bazen en büyük zatlardan da çıkabilir.
Mesela Hazreti Ebû Bekir Kur’an’ın mushaf hâline getirilmesine karşı çıkmıştı. Şimdi, Hazreti Ebû Bekir buna karşı çıktı diye Kur’an kitap hâline getirilmedi mi? Getirildi. Bakın, sahabenin çoğunluğunun sözü Hazreti Ebû Bekir’in sözüne tercih edildi.
Başka bir örnek vereyim:
Fıkıhta “kenz” meselesi vardır. Kenz haramdır. Kenzin ne olduğu hususunda Hazreti Ali der ki:
— Dört bin dirhemden fazla mal kenzdir. Kişinin dört bin dirhemden daha fazla malı olamaz. Dört bin dirhemden fazlasını sadaka vermek zorundadır.
Hazreti Ali böyle derken, sahabenin ve müçtehidlerin çoğunluğu kenzi “zekâtı verilmeyen mal” olarak kabul etmiş ve şöyle demiştir:
— Zekâtı verilen mal ne kadar çok olursa olsun kenz değildir.
Kenz konusunda Hazreti Ali gibi, “ilmin kapısı” unvanına sahip bir zatın sözü kabul edilmeyip diğerlerinin sözü kabul edilmiştir. Eğer Hazreti Ali’nin sözüyle amel edilseydi, kimsenin dört bin dirhemden fazla malı olamazdı.
Demek, sahabelerin de bazı meselelerde kendi içlerinde ihtilafları var. Bunun onlarca misalini gösterebiliriz. Sözü uzatmamak için iki örnekle yetiniyoruz.
Meselemiz olan tespih kullanmakta da sahabenin ekserisinin sözü ve uygulaması İbni Mesud’un sözüne tercih edilir.
Bu makamda Selefilere şunu soruyoruz:
Ey Selefiler! Hadi delil gösterdiğiniz hadisin zayıflığını bir kenara koyduk ve sahih kabul ettik diyelim. Siz bu konuda İbni Mesud’dan başka bu işe karşı çıkan bir sahabe gösterebilir misiniz? Hayır, göstermezsiniz. Hâlbuki biz birçok sahabenin tespih çekerken taş kullandığını size ispat edebiliriz ve bundan sonraki dersimizde kaynaklarıyla ispat edeceğiz. O dersin sonunda söyleyeceğimiz sözü burada da söyleyelim ve dersi bu sözle bitirelim:
İbni Mesud Hazretleri zikir ve tespihi taş ve benzeri şeylerle saymayı caiz görmese de diğer sahabeler bunu caiz görmüş ve uygulamıştır. Peygamberimiz (a.s.m.) da onların bu uygulamasına karşı çıkmamıştır. Sahabelerin uygulaması ve Peygamberimizin karşı çıkmaması ispat eder ki zikir ve tespihi taş ve çekirdekle saymak caizdir. Bunlarla saymak caizse, tespihle saymak da caiz olmalıdır. Zira tespih işlevsel olarak onlardan farklı bir şey değildir.