3- Kuran’da münezzeh yoktur diyenlere soruyoruz Allah’ın ehadiyeti nedir?
Abdurrahman Bahadır
3- “Hiçbir şeyin kendisine benzemediği birdir” derken Allah’ı tenzih etmiyor musunuz?
Bizler Allah zamandan mekândan ve beşerî tüm sıfatlardan münezzehtir diyoruz. Ancak kendilerini selefe isnad eden bazı insanlar, diyorki: “Allah’ münezzehtir” ifadesini nereden aldınız veya hangi kaynağa dayandınız, bunu bize kurandan gösteriniz?” böyle diyorlar. Kuran da Allah’ın münezzeh olduğunu ifade eden o kadar çok ayet varki bu derste de bir başkasına bakalım.
Cenâb-ı Hak İhlâs suresinde kendisini kullarına şöylece bildirmektedir:
“De ki: O Allah’tır, Ehad’dir.”
Âyet-i kerîmedeki Allah lâfzı Cenâb-ı Hakk’ın zâtına delâlet etmekte, Ehad ise, O’nun tekliğini ifade etmektedir. Burada şunu belirtmek gerekir ki, Ehad ism-i şerifi “adet olarak” bir mânâsına gelmez. Müfessirîn-i İzam Hazretleri Ehad için “yegâne birdir”, “tek birdir”, “şeriksiz birdir”, “gayrisi hep mahlûk, mâadası hep mümkin olan birdir” gibi mânâlar vermişlerdir. Yâni O’ndan başka bütün birler adet olarak birdirler, mahlûkturlar, mümkindirler.
Yani Ehad ismi şerifi Cenâb-ı Hakk’ın zâtının bir olduğunu, ama nasıl bir? şeriksiz bir. Nasıl bir? gayrisi hep mahlûk ve mümkin olan birdir. Bu isim bize şunu anlatıyor. Kudsî mahiyetinin hiçbir mahiyete benzemediğini, mekân dan ve zamandan, cisimden ve cisme ait bütün hususiyetlerden münezzeh olduğunu ifade eder. Yâni O’ndan başka bütün birler adet olarak birdirler, hepsi mahlûkturlar, hepsi mümkindirler. Hiç birşeyin kendisine benzemediği bir. Ve yine ihlas suresinde Rabbimiz lem yekün asla olmadı lehü ona küfüven ehad bir küfüvv bir denk bir misilin olmadığı bir ehad diyor. Yani hiçbir şeyin kendisine denk olamayacağı bir ehaddır. Diyor. Rabbimiz kendisini bu ayetle tenzih etmiyor mu? Hani Kuran da münezzeh yoktu.
Şimdi siz tevhidden bahsedip duruyorsunuz. Ama işiniz ona buna müşrik demekten öteye geçmiyor. Allah’ın ehadiyetinin hiç birşeye benzemeyen bir, şeriksiz bir, hiçbir şeyin kendisine denk olamayacağı bir olduğunu bilmiyor musunuz ki kuranda münezzeh nerde geçiyor diye bir soru sorabiliyorsunuz?
Cenâb-ı Hakk’ı “Ehad” olarak bilen bir insan, Allah’ın zâtının tasavvur, tevehhüm ve tahayyül edilen herşeyden münezzeh ve müberrâ olduğuna itikat eder. Çünkü ehad sadece bir değil Hiçbir şeyin kendisine benzemediği birdir. Ama siz o Ehad olan Rabbimizi mahlukun sıfatlarına benzetiyor ve haşa Bizlere benzeyen bir diyorsunuz. Arşta oturan veya bir kısmınıza göre arşın üzerinde diyerek cihet tayin edilen, haşa eli olan, yüzü olan, parmağı olan, baldırı olan bir ilahı tasavvur ediyor onu mahlukun sıfatlarıyla vasfediyorsunuz.
Çünkü Allah münezzehtir derlerse bu sıfatları Allaha isnad edemeyecekler. Size düşen selefin yaptığını yapmaktır.
İstiva malum keyfiyeti meçhul deyip susmaktır. Bi susun ya yok hala konuşuyorlar. Bozuk kaset gibi başa sarıyorlar. İmam Malik bu sözü söyleyip sustu ve konuşmayı bidat olarak nitelendirdi. Ama bunlar susmuyor. Hala yok arşın üzerinde diyerek cihet ve mekân isnad ediyorlar, hala eli var ama mahiyetini bilmeyiz. Yüzü var ama bilmeyiz deyip duruyorlar. Selefin o büyük imamları sizin yaptığınızı yapmadı. Sükût edip Allah’ı tenzih ettiler.
Hiç düşündünüz mü İmam Malik neden keyfiyeti meçhul deyip sukut etti. Çünkü zahiri manasıyla Allaha bir noksanlık isnad etmekten çekindi. Ama İbni Teymiye ve peşinden gidenler bu sözü alıp susmadılar konuştukça konuştular. İşte geldikleri nokta burası arşta oturan bir ilah, mahlukun sıfatlarıyla vasfedilen bir ilah tasavvurunu ortaya koydular.
Halbuki Allah lem yekün lehü küfüven ehad yani hiçbir şey bana küfüv denk olamayacağı bir ehadım dediği halde bunu yaptılar. Ne diyelim Allah hidayet versin onlara da hakkı göstersin.