2. Delil: Tevbe suresi 101. Ayet
Kabir hayatının hak olduğuna dair göstereceğimiz İkinci Delil, Tevbe suresinin 101. ayetidir. Bu ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur:
وَمِمَّنْ حَوْلَكُمْ مِنَ اْلأَعْرَابِ مُنَافِقُونَ Çevrenizdeki bedevilerden münafıklar vardır. وَمِنْ أَهْلِ الْمَدِينَةِ مَرَدُوا عَلَى النِّفَاقِ Medine halkından da münafıklıkta ısrar edenler vardır. لاَ تَعْلَمُهُمْ نَحْنُ نَعْلَمُهُمْ Sen onları bilmezsin, onları biz biliriz. سَنُعَذِّبُهُمْ مَرَّتَيْنِ Biz onları iki kere azaba uğratıcaz. ثُمَّ يُرَدُّونَ إِلَى عَذَابٍ عَظِيمٍ Daha sonra da büyük bir azaba döndürülecekler.
Bu ayette, “İki kere azaba uğratacağız. Daha sonra da büyük bir azaba döndürülürler.” ifadesiyle üç azaptan bahsedilmektedir. Ayette geçen bu üç azaptan birincisi dünya azabı, ikincisi ise kabir azabıdır. Kabir azabından sonra daha büyük bir azap vardır ki, o da üçüncü azap olan cehennem azabıdır.
Büyük müfessir İmam Taberi Hazretleri bu ayet hakkında şöyle der:
“Ayetin sonunda zikredilen ‘büyük azap’tan murad, cehennem azabıdır. Âlimler bu konuda ittifak etmiştir. Madem ayetin sonundaki ‘büyük azap’ cehennemdir, öyleyse daha önce zikredilen iki azaptan birisi cehennem azabı olamaz. Bu durumda, iki azaptan birisinin kabir azabı olması gerekir. O halde azap; dünya azabı, kabir azabı ve ahiret azabı olmak üzere üçe ayrılmaktadır.”
Her biri birer deniz hükmünde olan; İbni Abbas, İmam-ı Azam, Kadı Beyzavi, Ebu Malik, İbni Cüreyc, İmam Süddi, İmam Mücahid, İmam Katade, Hasan-ı Basri, İbni Zeyd, İmam Ferra, Muhammed bin İshak, İmam Râbi, İmam Dahhak, Süfyan-ı Sevri ve diğer müfessirler hadis-i şeriflere dayanarak, ayet-i kerimedeki iki azaptan birinin dünya azabı, diğerinin ise kabir azabı olduğu görüşünde ittifak etmişlerdir.
Acaba hiç mümkün müdür ki, kabir azabı diye bir şey olmasın da bu büyük allameler onu var zannetsin ve ayet-i kerimedeki ikinci azabı onunla tefsir etsin. Bu hiç mümkün müdür?
Şimdi şunu bir düşünün: İbni Abbas Hazretleri ki; yüz binden fazla sahabe içinde Kur’an’ı en iyi anlayan altı isimden biri. O yüz bin sahabe içinde Arap dilinin allameleri, belagat ilminin dâhileri, şiir ve edebiyatın üstatları var; ancak bu kişiler Kur’an’dan anlayamadıkları meseleleri İbni Abbas Hazretlerine soruyorlar. O İbni Abbas ki, Peygamber Efendimiz (asm)’in: “Ey Allah’ım, onu dinde fakih yap ve Kur’an’ın tevilini ona öğret.” duasına mazhar olmuş. Ve bu mazhariyetin bereketiyle, “Devemin yularını kaybetsem Kur’an’da bulurum.” demiş. Onu anlatmaya kalksak kitaplar yetmez… İşte böyle bir zat diyor ki: “Ayette geçen ikinci azaptan murad kabir azabıdır.”
Hem bu görüşünde yalnız da kalmıyor. Biraz önce isimlerini saydığımız ve sayamadığımız onlarca allame İbni Abbas Hazretlerini tasdik ediyor ve aynı görüşü naklediyorlar.
Acaba hiç mümkün müdür ki, İbni Abbas gibi Kur’an dersini bizzat Peygamberimiz (asm)’den alan ve sahabenin en büyük müfessiri olan bir zat yanılsın, olmayan bir hayatın varlığına inansın, hatta daha da ileri giderek bir ayeti o olmayan hayatla tefsir etsin; yine sahabenin diğer müfessirleri ve daha sonra gelen allameler de aynı izahı yapsın ve bütün bu izahlar yanlış olsun. Sonra da bu yanlışlığı bizim mezhepsizler fark etmiş olsun! Buna ihtimal veriyor musunuz?
Hiç mümkün müdür ki, ezberlerinde yüz binlerce hadis-i şerif olan bu zatlar, Kur’an’ın bir ayetinin tefsiri hakkında ittifak edecekler de bu ittifak batıl olacak. Şeytan yüz defa şeytan olsa, bu ihtimali kabul ettiremez.
Sevgili kardeşlerim, Kabir hayatının varlığına dair İkinci Delilimizi burada noktalayalım.