Zanna uymak mı? Rehber tutmak mı?
Sevgili kardeşlerim, Cenab-ı Hakk’ın iki farklı kitabı; bu iki kitabın kendine mahsus ayetleri vardır. Rabbimizin birinci kitabı, kelam sıfatından gelen Kur’an’dır. Bu kitabın ayetleri malumunuzdur… İkinci kitap ise, kudret sıfatından gelen kâinat kitabıdır. Yaratılan her bir varlık, bu kâinat kitabının bir ayetidir. Bir kuştan tutun, yıldızlara kadar; bir kelebekten tutun, galaksilere kadar, her bir şey ve her bir varlık, bu ikinci kitap olan “kâinat kitabının” birer ayetidir.
Bizler, bu ikinci kitap olan kâinattaki ayetleri, kendi aklımızla tam manasıyla anlayamamakta ve kâinat kitabını bizlere ders verecek muallimlere ihtiyaç duymaktayız.
Mesela: Gökyüzü sayfasında yazılan Güneş, Ay, yıldızlar ve galaksiler gibi ayetler için gök bilimcilerine başvuruyor ve merak ettiklerimizi onlardan öğreniyoruz. Yoksa teleskopu elimize alarak hemen incelemeye başlamıyor ve zannımızla hükmetmiyoruz…
Yine deniz sayfasında yazılan balıklar, dalgalar, mercanlar ve diğer ayetler için deniz bilimcilerine başvuruyor ve işin hakikatini onlara soruyoruz. Yoksa hemen bir dalgıç elbisesi alıp denizlere dalmıyoruz…
Yeryüzü sayfasında yazılan diğer ayetler için de fizikçilere, coğrafyacılara, doktorlara ve sözün özü, o ilmin mütehassısı olan insanlara başvuruyor ve onların bilgilerine ihtiyaç duyuyoruz.
İşte aynen bunlar gibi, birinci kitap olan Kur’an’ın ayetlerini anlamak için de bu işin mütehassıslarına ve alimlerine başvurmak zorundayız ve onlara muhtacız. Bu alimler başta müçtehitler olmak üzere; müfessirler, muhaddisler ve diğer allamelerdir.
Bu âlimleri rehber yapmadan birinci kitap olan Kur’an’ı anlamaya çalışan kimseyle, bilim adamlarını rehber yapmadan ikinci kitap olan kâinatı anlamaya çalışan kişinin durumu aynıdır. İkisi de yanılır ve ikisi de sadece zannıyla hükmeder…
Rabbim bizi, zannımızla hükmetmekten ve nefsimizi uymaktan muhafaza etsin. Hakiki alimlere tabi olanlardan eylesin. Âmin!..