Zekat

Mahsullerin zekatı

En’am suresi 141. ayet-i kerimede şöyle buyrulmuştur: Asmalı ve asmasız bağ ve bahçeleri, tatları değişik ekin ve hurmaları, zeytin ve narı, birbirine benzer ve benzemez şekilde yaratan O’dur. Her biri meyve verince meyvesinden yiyin, hasat günü de hakkını (yani zekâtını) verin ve israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez.

Bu ayet-i kerimeyi de ekinlerinin zekâtını vermeyen çiftçi kardeşlerimize hatırlatıyoruz. Bak, ey zekâtını vermeyen çiftçi, Rabbin ne diyor! Diyor ki: Bağları, bahçeleri ve tarlanda biten bütün ekinleri, farklı tatlarda ve şekillerde yaratan benim. Yani mülk sahibi sen değilsin. Eğer ben istemeseydim, tarlanda tek bir bitki yeşermez, tek bir meyve bile bitmezdi.

Öyle ya: Bitkinin yeşerdiği toprak O’nun; bitkinin yeşermesi için gereken Güneş O’nun; su O’nun; hava O’nun, her şey O’nun… Hâl böyleyken, ayet-i kerimedeki: “Hasat günü zekâtını verin” emrine nasıl karşı gelirsin ve her şey O’nun iken sana ikram edilen malda nasıl cimrilik edersin? Hiç düşünmüyor musun ki, ürününün başına gelen seller, kuraklıklar ve fırtınalarla helak olması gibi zararlar, belki de zekâtını vermediğinden başına geliyor. Rabbin, vermediğin zekâtları toplayıp bir anda senden alıyor. Gel, sen zekâtını gönlünün rızasıyla ver. Ver ki, malın temizlensin, bereketlensin ve sana sevap yazılsın. Yok, eğer vermez ve malının zekâtı bir musibetle senden alınırsa, bunda ne sevap vardır, ne de bereket. Sadece Rabbinin gazabı vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu