İtikada Dair Muhtelif

İslamoğlu’nun “emek veren, umud eden Allah” tasavvuru

Sevgili kardeşlerim, bu dersimizde, Mustafa İslamoğlu’nun bir sözünü tahlil edicez. Önce Mustafa İslamoğlu ne diyor, sözüne dinleyelim.

“Evet, seni övülmüş bir makama ulaştırır, Medine’ye ulaştırır yani. Öyle böyle uçtu kaçtı değil yani. İşte müfessirlerin ve bugünkü Batınilerin istismar ettiği gibi makâm-ı mahmûd orada Medine’dir. Dolayısıyla bu anlamda Allah umuyor, umut ediyor yani. Birileri bunu söyleyince çatlıyor patlıyor, ama çatlasan da patlasan da Kur’an orada… Çatlasa da patlasa da Allah umut ediyor. Allah deyince benim aklıma emek geliyor.”

Sözü işittiniz… Makâm-ı mahmûd’a Medine diyor. Biz Medine olmadığını, şefaat makamı olduğunu bir önceki dersimizde ispat etmiştik. Dileyenler o dersi, ehlisünnetinancı.com sitemize girip, “Muhtelif” başlığından seyredebilirler…

Bizler bu dersimizde, İslamoğlu’nun şu sözleri üzerinde duracağız. Diyor ki:

“Allah umuyor, umut ediyor. Allah deyince benim aklıma emek geliyor.”

Kardeşlerim, bunlar nasıl sözler?!. Allah umut etmez, umut ettirir; ummaz, umdurur. İslamoğlu’na soruyorum:

– Sen onca zaman esmâ-i hüsnâ dersleri yaptın. Bana Allah’ın, “uman, ümit eden, emek veren” manasındaki bir ismini söyleyebilir misin? Allah’ın hangi ismi bu manalara geliyor?..

Hem bak, sen yine ayeti yanlış anlıyorsun. Ayet-i kerime diyor ki:

عَسَى أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا Umulur ki Rabbin sana makâm-ı mahmûdu verecektir. Buradaki umma, Allah’a ait değildir, Peygamberimiz (asm)’e aittir. Yani Allah der ki: Sana makâm-ı mahmûdu vereceğimi um, ümit et.

Bununla birlikte müfessirler şöyle demişlerdir:

عَسَى  lafzı her ne kadar ümit ve reca edatı olsa da Allah lafzıyla birlikte kullanılırsa kesinlik ifade eder. Çünkü cömert bir zat, birisine bir şeyi umdurursa, cömertliğinin hakkı için onu ona verir. Allah ise cömertlerin en cömertidir.

Yani evvele, senin anladığın gibi, Allah ummuyor, ümit etmiyor; Peygamberimiz (asm) ummasını ve ümit etmesini istiyor. Kaldı ki, Allah umut ettirdi mi, onu verecek demektir… Yahu senin nasıl bir Allah tahayyülün var?.. Yani -haşa- Allah şöyle mi diyor:

“Ah keşke bu olsa, ya acaba bu olur mu, belki olur ya, ben umut edeyim belki olur…” Allah böyle mi diyor?

Hele “Allah deyince benim aklıma emek geliyor.” sözün, ne kadar çirkin bir söz…

– Allah bir işin olması için emek mi veriyor?

–  Yani çalışıyor, çabalıyor, -haşa- alın teri döküyor da sonra mı o işi yapıyor? Sen Allah hakkında ne kötü bir zan sahibisin.

Bir de önüne Kur’an’ı almışsın konuşuyorsun. Öyleyse bak Kur’an ne diyor. Diyor ki:

إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ  Allah bir şeyin olmasını dilediği zaman, O’nun emri, ona sadece “Ol” demektir, o da hemen oluverir. (Yasin, 36/82)

Hani ummak nerde, ümit etmek nerde, Allah’ın emek vermesi nerde. Bak ayet diyor ki, Allah bir şeyin olmasını murad edince, ona sadece “ol” der. O da hemen oluverir… Yani şu kainat, Arş, Kürsü, Cennet, Cehennem ve aklına ne geliyorsa, sadece Allah’ın “Ol!..” emriyle olmuştur. Yani iradesini tevcih ettiği an, kudret-i ilahiye o şeyi yaratmıştır.

Senin aklına, “emek” denince nasıl Allah geliyor, senin ne kadar bozulmuş bir aklın var…

Bak Kur’an yine ne diyor:

مَا خَلْقُكُمْ وَلاَ بَعْثُكُمْ إِلاَّ كَنَفْسٍ وَاحِدَةٍ  Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra diriltilmeniz, ancak tek bir nefis gibidir. (Lokman, 31/28)

Bak ayet-i kerime diyor ki, Hz. Âdem’den kıyamete kadar yaratılan bütün insanların yaratılması ve ölümden sonra diriltilmesi, Allah’a, tek bir nefsin icadı ve ihyası kadar kolaydır…

Allah: “Bana kolaydır, ol deyince oluverir.” diyor; İslamoğlu: “Allah emek veriyor, çalışıyor, çabalıyor, olmasını umuyor, ümit ediyor.” diyor…

Bir ayet daha zikredeyim:

وَمَا اَمْرُنَا اِلَّا وَاحِدَةٌ كَلَمْحٍ بِالْبَصَرِ  Olmasını dilediğimiz şey için bizim emrimiz, ancak bir “Ol!..” demektir. Onun olması bir göz açıp kapama gibidir.(Kamer, 54/50)

İşte Allah eşyayı bu kadar kolay yaratır.

Daha bunlar gibi Kur’an’da onlarca ayet var. Lakin Kur’an bir vadide, Mustafa İslamoğlu başka bir vadide. Aslında ben ona çok hayret etmiyorum. Benim asıl hayret ettiğim şey, onu dinleyen ve sözüne itibar eden insanların olması!..

Sevgili kardeşlerim, Mustafa İslamoğlu’nun Allah hakkındaki zannını ve bu zannın ne kadar Kur’anî olduğunu gördük. Dersimizi burada tamamlayalım. Başka bir derste görüşünceye kadar hepiniz Allah’a emanet olunuz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu