Şimdi size ülkemizden çok acı bir manzara göstereceğim. Ta ki Kur’an’ı sünnetsiz anlamaya çalışmanın, sahabenin söz birliği olan icmayı reddetmenin ve o büyük mezhep imamlarının kıyaslarını kabul etmemenin aklını vahyin önüne geçirmenin resmidir bu. Bu ümmetin 1400 yıllık birikimini tefsiriyle, hadisiyle, akaidiyle, fıkhıyla çöpe atıp ellerindeki meallerle dini tahrif etmenin acı resmidir bu. İşin en garaibiyse tüm bu sapık fikirlerin Kuran’a dayandırılması ve bununla bu ümmetin evlatlarının avlanmasıdır. Bakın şimdi
Abdüllaziz Bayındır; haşa “Allah geleceği bilemez” derken arşı titreten bu sözünü kurana dayandırmaya çalışıyordu.
Yaşar Nuri Öztürk Kur’ân aslında Deizm’i savunur derken yine kurana dayanıyordu.
Mustafa Öztürk Kur’ân kıssalarının mitolojik olduğunu, Kur’ân’daki bazı hükümlerinin geçerliliğini yitirdiğini söylerken yine Kur’ân’a dayanıyordu.
Edip Yüksel Kur’ân’ın metni dışındaki tüm kaynakları reddederken ve hatta bazı Kur’ân ayetlerini bile reddederken yine Kur’ân’a dayanıyordu.
Hayrettin Karaman apaçık cilbab ayetini tahrif ederken yine Kur’an’a dayanıyordu.
Mehmet Okuyan Hz. Meryem’e çift cinsiyetli derken
Mustafa İslamoğlu Hz. Ademe baba bulmakla meşgulken yine Kur’an’a dayanıyordu.
Bakın tüm bu isimlerin ortak noktası usulsüz hareket ediyorlar. Kafalarına göre hareket ediyorlar. Bu adamların nazarında Kuranın en büyük müfessiri olan sünnetin zerre kadar kıymeti yok. Resulullah s.a.v haşa kim ki bunların nazarında postacı. Kuranı getirmiş gitmiş. Peygamberin kıymeti yoksa sahabenin, müçtehit alimlerin kıymeti olur mu? Kim takar onları?
Bu saydıklarımın çoğunun kendi yazdıkları mealler var. O halde soruyoruz Kur’an apaçık ve anlaşılır bir kitap iken, bunca birbirinden farklı Kur’an meali ve anlayışı nasıl oluyor? Hani anlamıştınız. Birinin anladığını diğeri eksik görüyor, diğerininkini öteki yanlış buluyor. Ağzı olan konuşuyor. Ama bakalım Resulullah s.a.v ne demiş ashabı kiram ne demiş ondan sonra gelen mezhep imamları ne demiş deyince çıldırıyorlar.
Kardeşlerim uyanın mesele inanın Kur’an’ın anlaşılması filan değil, anlaşılmaması. Bunlar İmam Kevserî’nin deyimiyle; Oryantalizmin ve Batı’nın bulanık suyundan beslenen yerli uzantıları olan modernistler ve yerli müsteşriklerdir. Siz haçlı seferleri bitti mi sanıyorsunuz. Fikir boyutunda içimizdeki işbirlikçilerle bu ümmete saldırmaktadırlar. Elinizdeki mealler, bu açıdan bakıldığında, daha yeni Kur’an’ı tanıyacak olanlar için büyük bir tehlike arz ediyor. Tekrar ediyorum. Meal ile Kur’an’ı anlayamazsınız. Ancak bu adamların çevirisine ve sapık fikirlerine tabi olursunuz.
İlle de bir meal okuyacaksanız müstakim ehlisünnet birinin yazdığı meali yine bir tefsire dayanarak okuyunuz. Tüm meal çalışmalarını aynı kefeye koymak doğru olmaz; dürüst ve sağlam meal yazarlarının varlığı varlığı inkâr edilemez. Ancak büyük resme baktığımızda gördüğümüz manzara ürkütücüdür. Kimin propagandası daha çok yapılıyorsa onun meali tercih edilmektedir ve bu adamların önü açılıp fırsat verilmekte ve finanse edilmektedirler. Zira bu iş artık doğrudan Kur’an’dan hüküm çıkarma işine dönüşmüş ve herkes müctehid kesilmiştir. Önüne Kur’an’ı alan; bakalım bu Kur’an’da var mı yok mu diyerek Kur’an’ı kendi anladığı din anlayışına uydurarak yorumlamaya başlamıştır.
Biz diyoruz ki eğer siz samimiyseniz biraz dürüst olun Kur’an’ı da inkâr edin sizde kurtulun bizde. Senin eline ulaşan Kur’an’ın hamili ulaştırıcısı o sahabeler olduğu gibi sünnetin hamili ve taşıyıcısı da onlardır. Onların eliyle gelen hadisi inkâr edip Kur’an’ı kabul etmek peygamber düşmanlığından ve Kur’an’ı kendi hevasına göre yorumlamayı istemekten ve ikiyüzlülükten başka bir şey değildir.