Neden Mezhep?

9- Kur’an’da bilen bilmeyen ayrımı. Herkes içtihat yapamaz!

Abdurrahman Bahadır

8. Delil: “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” – Zümer Suresi 9

Mezhep yok deyip, kendi anladığını “ilahi hüküm” ilan edenlerin hali şu: Ehliyeti olmayan biri direksiyona geçip, “Ben gördüm yol düz!” diye yokuşa dalıyor. O yolun sonunda uçurum var.
Şimdi yolu bilen rehberin ne dediğine, yani Kur’an’a bakalım…

قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟

De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Ancak temiz akıl sahibi olanlar anlar. (Zümer, 9)

Kur’an bu ayetle, apaçık bir hakikati ilan ediyor: Bilenle bilmeyen aynı olamaz. Bu sadece basit bir bilgi farkı değil, hakikatle cehalet arasındaki bir çizgidir.

Peki, bu fark fıkıh ilminde nasıl ortaya çıkar?

Fıkıh ilmi, rastgele hüküm verme sanatı değil, Kur’an, Sünnet, İcma ve Kıyas
gibi dört ana delilden usule uygun bir şekilde hüküm çıkarma ilmidir. Peki, kim bu işi yapabilir?

Bunu bilen âlimlerin 7 tabakaya ayrıldığını, bir önceki delilde uzun uzun izah ettik.
Bu yedi tabakanın da sadece ilk üçü içtihat yapabilir.

3.tabakadaki âlimler dahi, sadece mezhep imamlarının hüküm vermediği konularda, onların usulüne göre hareket edebilir.

2.tabaka, mezhep imamının kaidelerine bağlı kalarak içtihat eder.

Gerçek içtihat makamı ise sadece birinci tabakadadır. Yani İmam-ı Azam, İmam Şafi, İmam Malik, Ahmed bin Hanbel gibi devlerdir.

Şimdi şu soruyu soralım:

“Fıkıh ilmini bilen kimdir, bilmeyen kimdir?”

Cevap açık:

Bilen → İlk üç tabakada yer alan müctehid âlimlerdir.
Bilmeyen → Geriye kalan herkes. Hatta bu ilk üç tabakaya göre diğerleri bile mukayese edildiğinde “bilmez” sınıfında sayılır.

İşte bu yüzden İmam-ı Gazali, İmam-ı Rabbani, Celaleddin-i Suyuti gibi asrının güneşleri olan devler bile, mezhep imamlarının peşinden gitmiş, “Ben de müctehidim” dememiştir.

Peki Mezhepsizler ne yapıyor? Bugünün bazı “kendi kafasından hüküm çıkaran” mezhepsizleri, kendilerini bu dev âlimlerle eş tutuyor. Hatta sadece eş değil, üstün bile görüyorlar. Düşün ki…

  • Gazali içtihat yapamıyor, sen yapıyorsun…
  • İmam Rabbani mezhep taklit ediyor, sen etmiyorsun…
  • Suyuti’yi ictihattan men ediyorlar, seni kimse durduramıyor…

Peki bu nasıl bir akıldır? Buna, Kur’an’ın ifadesiyle “akıl sahipleri düşünür” diyelim.
Gerçekten biraz aklı olan biri, bu saçmalığın farkına varır.

O hâlde geriye sadece iki şık kalıyor:

  1. Şık: Mezhepsizler gerçekten ilk üç tabakadaki müctehid âlimlerin seviyesindedir.

Ama bu şıkkı kabul etmek için; Gazali’den, Rabbani’den, Suyuti’den, İbn Abidin’den daha âlim olduklarını kabul etmek gerekir.  Buna ise kargalar bile güler.

  1. Şık: Bu insanlar hadsizce hareket eden, ilimde seviyesiz, iddiada sınırsız kişilerdir. Yani fıkıhta yedinci tabakaya bile yaklaşamamışken, kalkıp kendilerini “müctehid” zannetmişler.
    Kendilerini aldatmışlar ve başkalarını da kandırmışlar.

Netice: Kur’an diyor ki: “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” Ve yine Kur’an, bu bilginin kimde olduğunu da tarif ediyor:
✔ Müctehid olanlar, ✔ Delilden hüküm çıkarma yetkisi olanlar, ✔ 4 delili bir bütün olarak bilenler.

Peki sen kimsin?

  • Hafızasında 100 hadis bile olmayan,
  • Kıyas, icma, nesh gibi kavramlara uzak,
  • Fıkhî usulü tanımayan,
  • Ama “ben hüküm çıkarırım” diyen birisin.

İşte bu hâl, bilmeyip de bilen gibi davranmanın en acıklı hâlidir. Düşün ki; İmam-ı Gazali dahi “Ben hüküm veremem” diyor, ama sen kalkıp “Ben hüküm veririm” diyorsun. Bu, bir ilkokul öğrencisinin kalkıp: “Einstein da insandı, ben de fizik formülü çıkarırım” demesine benziyor. Hayır, kardeşim. Einstein olmak kolay değil. Ve İmam Azam olmak, “ben istedim” demekle olmuyor.

Sözün özü: Bilenle bilmeyen bir olmaz. Bilenin sözünü dinle, bilmiyorsan sus.
Mezhep imamları konuşmuş. Sen sadece dinle.
Taklit et, kurtul. Eğer uydurursan hem sapar hem saptırırsın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu