Çocuklar eğitim almak için neden okula gider. Ellerinde kitapları var açsın okusunlar. Neden bir öğretmenin nezaretinde eğitim görürler. Çünkü o kitaplar ancak ondaki manaları ders verecek talim edecek bir öğretmen ile anlaşılır. Yani okulu açmışsın öğrencilere kitapları vermişsin ama öğretmen yok. Böyle bir okulda eğitim olur mu elbette olmaz. İşte peygamber yok diyerek ben aklımla her şeyi çözerim diyen kimse öğretmensiz bir okulda olduğunu zannetmektedir. Âlemde bir kitap değil midir? Bize ondaki manaları ders verecek bir rehberin olmaması kabul edilebilir mi?
Peygamberlere ve onlarla gönderilen kitaba olan ihtiyaçların yerini akıl ve bilimle doldurmaya çalışanlar neden çocuklarını okullara göndermektedirler. Madem kitapla ve akılla bir ilim öğrenilebiliyorsa, çocukları okula gönderme zahmetine neden giriyorlar? Matematik, fizik, coğrafya gibi bir ilim dahi bir öğretmenin nezaretinde tahsil edilmesi gerektiğine inananlar neden ilahi kitap olan şu âlemin bir Peygamber nezaretinde okunması gerektiğine inanmazlar. Nasıl vahyin rehberliğine ihtiyaç yoktur diyebilirler. Malumdur ki, bir kitap anlaşılmaz olsa, onu izah edecek, anlayacak birisi gerekir. Eğer hem kitap anlaşılmaz, hem de açıklayacak biri olmazsa, kitabın yazılması boşuna olur.
Dünya da fizik kimya coğrafya gibi bir ilim dahi o ilimde mahir olan öğretmenlerin nezaretinde tahsil edilsin de. Şu âlemin yaratılışı, gerçek gayesi, varoluş sebebi onu bize ders verecek bir peygamberin nezaretinde olmasın. Ve bu yüksek hakikat ihmal edilsin. Buna ihtimal verenler neden bu eğitimleri almak için bir hocanın bir öğretmenin dersine müracaat ederler. Açıp kitapları okusunlar.
İnsan, sadece akıl ile bir yaratıcının varlığını bilse dahi, Onun sıfatlarını ve isimlerini, bu kâinatın yaratılış hikmetini bilemez. Şu insan nereden gelip, nereye gitmektedir ve necidir anlayamaz. Vahiyden mahrum olan akıl ile yolunu bulmaya çalışan felsefe bırakın bu sorulara cevap bulmayı daha insanın tarifinde aciz kalmıştır.
Konfiçyus İnsan öğrenen bir hayvandır derken Thales insan araştıran bir hayvandır demiştir.
Sokrates İnsan sorgulayan bir hayvandır derken Platon insan toplumsal bir hayvandır demiştir
Aristo İnsan düşünen bir hayvandır derken Descartes insan konuşan bir hayvandır demiştir.
Kant İnsan eleştiren bir hayvandır derken Nitcş insan düpedüz bir hayvandır demiştir.
Evet, insanı hayvan olarak gören bu zihniyet aklın rehberliğinde insanı tarif etmekten aciz kalmıştır. İnsanın mahiyetini anlayamadan onun o yüksek kıymetini hayvanlık mertebesine düşürmüştür.
Niçin bize, hayvanların ki gibi siyah beyaz gören bir göz verilmemiş? Ya da niçin hayvanların dili gibi, bir kaç lezzeti fark eden bir dil takılmamış? Ya da en ince sanatları anlayan aklı bize niçin vermiş? Her şeyi kuşatan bir muhabbeti kalbimize niçin koymuş? Hayvan insana hizmetkâr kılınmışken, tavuk senin için yumurtlarken, arı senin için bal yaparken, inek senin için süt verirken, ipek böceği senin için ipek üretirken, at, deve, fil gibi hayvanların sırtına sen binerken, ağaç tüm kuvvetiyle meyveye çalıştığı gibi şu kâinat ağacı da en mükemmel meyvesi olan insana çalışırken iken insana hayvan demek aklın en büyük hezeyanı değil midir?
İşte akıl ile insan bir yere kadar gelir ama mahiyetini, yaratılış gayesini, bu âlemde ne işi olduğunu, nerden gelip nereye gittiğini anlayamaz, anlayamamış ve anlayamayacaktır.
O halde insana düşen şudur. Göz ışık olmadan şu âlemi göremeyeceği ve her şey kendisine karanlık kalacağı gibi akıl da vahyin ışığı olmadan karanlıklarda kalacağı muhakkaktır. Karanlıkta bir kitap okunamayacağı gibi âlem kitabı da vahyin nuru olmadan okunamayacaktır. Yaratıcıyı kabul eden bir insanın yaratıcının şu mahlûkları ile konuşmayıp, onu şu âlem sarayında karanlıklarda aklı ile çözemeyeceği sorularla baş başa bırakacağını zannetmesini hangi akıl sahibi kabul edebilir. Bütün mahlûkatını konuşturan zatın konuşmaması mümkün müdür? Elbette değildir ne zamana kadar âlemi aydınlatan akılları ışıklandıran vahyin nuruna karşı akıl gözünüzü kapatacaksınız? Cevabını veremediğin tüm soruların cevabını bulmayı içten içe sende istiyorsun. Gel aklın yanına vahyin nurunu koy bak her şey senin nazarında çözülecek ve içerde oturmayan o taşlar bir bir yerine oturacak.