Edebi Yönü

Kur’an’ın, Allah’ın fiillerini izah ile kanaat verip sonra öz bir cümle ile hıfzettirmesi harikadır.

Kur’an, Cenab-ı Hak’kın fiillerini ayrıntılı bir şekilde izah eder. Sonra bir netice ile o uzun bahsi toparlar, özet yapar. Geniş izahıyla kanaat verir, özetiyle hıfzettirir. 

Bu bahsinde çok misalleri var. Biz, bir tanesiyle yetineceğiz; Mesela: Ali İmran suresi 26. ve 27. ayette şöyle buyrulmuş:

“De ki: Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım!

Sen mülkü dilediğini verirsin ve mülkü dilediğinden alırsın. Dilediğini aziz eder, dilediğini alçaltırsın.

Her türlü iyilik senin elindedir.

Muhakkak ki sen, gücü her şeye yetensin. Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye katarsın, ölüden diriyi çıkartır, diriden de ölüyü çıkartırsın.

Ve dilediğine hesapsız rızık verirsin”

İşte bu ayetin her bir cümlesi, ayetin sonu olan “dilediğine hesapsız rızık verirsin” ifadesini ispat edecek şekildedir. Ve ayetin tamamı bu cümlede hülasa edilmiş ve özetlenmiştir.

Şöyle ki: “Ey mülkün gerçek sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğini verirsin ve mülkü dilediğinden alırsın. Dilediğini aziz eder, dilediğini alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir.” ayetiyle; Cenab-ı Hakk’ın, insanın toplum hayatındaki tasarrufu gösterilmiş.

Ve denilmiş ki; “İzzet ve zillet, fakirlik ve zenginlik doğrudan doğruya Cenab-ı Hakk’ın dilemesine ve iradesine bağlıdır. Aziz yapan da O’dur, zelil yapan da. Mülkü veren de O’dur, mülkü alan da. Demek bütün tabakaların en dağınık işlerine kadar her şey Allah’ın dilemesi ve takdiriyledir, tesadüf karışamaz.”

Ve şu hükmü, zikir edilen ayetle verdikten sonra, insanın hayatında en mühim iş onun rızkıdır. Bu sebepten devamındaki ayet olan “Muhakkak ki sen, gücü her şeye yetensin. Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye katarsın, ölüden diriyi çıkartır, diriden de ölüyü çıkartırsın” ifadeleriyle insanın rızkının, doğrudan doğruya, Allah’ın rahmet hazinesinden çıktığını ve rızkın bu hazineden gönderildiğini bir iki giriş ile ispat eder. Der ki: “Rızkınız, yerin hayatına bağlıdır. Yerin dirilmesi de, bahara bakar. Bahar ise güneş ile ayı emrine itaat ettiren, gece ve gündüzü çeviren zatın elindedir. Öyle ise, bir elmayı bir adama hakiki rızık olarak vermek, bütün yeryüzünü bütün meyvelerle dol-duran zatın işi olabilir.”

Ve bundan sonra ayet şöyle biter: “Ve dilediğine de hesapsız rızık verirsin.” İşte bu ayet ile önceki fiilleri özet yapar ve ispat eder. Yani “Hesapsız rızık veren odur ki, bu fiilleri yapar” der.

Görüldüğü gibi ayetlerde uzunca izah edilen Allah’ın fiilleri, nasıl bir cümlede ispat ve hülasa ediliyor. Adeta o cümle, kendinden önceki bütün ayetlerin manasını kendinde saklayan ve onların manalarını ispat eden bir çekirdek oluyor.

Böyle noksansız ve güzel sözler, Allah’tan başka kimin sözü olabilir? Ve nasıl bu kelama hâşâ “bir beşer sözü” denilebilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu