Cümle İzahları

Sıfat ve esma-i ilahiyyeye dair “Yetmiş bin perde” tabirine izahtır.

Cenab-ı Hakk’ın isim ve sıfatları hakkında ki “yetmiş bin” tabiri, Risale-i Nur’un birçok yerinde geçer. Şimdi, bu tabirin manasını anlamaya çalışalım:

Her bir eser, ustasını kendi kabiliyeti nisbetinde gösterir. Bu itibarla her bir eser, bir perde olup, arkasındaki ustasını tarif ve tavsif eder. Bu meseleyi misaller ile daha net bir şekilde anlayabiliriz:

       1.Misal: Bir zatın ilmini, onun yaptığı bilgisayardan tefekkür eden bir adam, aynı zatın yaptığı arabayı gördüğünde, sanatını incelediği zatın ilmine dair yeni bir perde açılmış ve o perdenin arkasından o zatın ilmini daha geniş manada seyretmiş olur. Aynı zatın bir de uçak yaptığını işiten ve gidip o uçağı seyreden mezkûr şahıs, önceki eserlere kıyas ile o zatın ilmini daha geniş olarak anlamaya başlar. Eğer bu zatın gemi ve füze de yaptığını farz edersek, o şahıs bunları da seyir ile beş perde arkasından sanatkârın ilmini seyir ve tefekkür etmiş olur.

  1. Misal: Bir zatın zenginliğine alamet olarak onun büyük bir fabrikasını gördüğümüz takdirde, o fabrika perdesi arkasından onun zenginliğini bir derece anlamış oluruz. Bize bu zatın böyle yüzlerce fabrikası olduğu söylense ve bu fabrikalar bize gösterilse, zenginliğini daha geniş bir perdeden temaşaya muvaffak oluruz. Daha sonra bu zatın arazi ve çiftliklerini de gezdiğimizde, her kademede bir öncekine nazaran daha geniş perdeler arkasından onun zenginliğini seyretmiş oluruz. Bu şekilde her bir perdeden geçtikçe, görüş ufkumuz daha genişlemiş ve nihayet o zatın servetini kâmil manada anlamış oluruz.
  2. Misal: Birisini bir çocuğun yarasını sararken görseniz, onda ki merhametin tecellisini bir perdede seyretmiş olursunuz. Aynı kişinin bir eczanesi olduğunu ve oradan fakirlere ilaçlar dağıttığını gördüğünüzde, o kişinin şefkat ve merhametini daha geniş bir perdede tefekkür etmiş olursunuz. Yine aynı kişinin büyük bir hastanesi olduğunu görseniz ve orada incelemeler yapsanız, bu sefer aynı kişinin şefkatini farklı ve daha geniş bir pencere ile seyretmiş ve neticede üç farklı perdede, o şefkatli zatın merhametini görmüş olursunuz.

 

İşte Allah’ın sıfat ve isimleri için kullanılan “Her birinin yetmiş bin perdesinin olması” ifadesiyle kastedilen: Bu isim ve sıfatların tecelli daireleri ve tezahür (görünme) dereceleri manasındadır. Buradaki “yetmiş bin tabiri” bir sınır ve hudut değil, çokluktan kinayedir. Yetmiş bin değil, yetmiş milyon bile o isim ve sıfatların tecelli dairelerini ifade etmekte azdır.

Mesela, Allah’ın “Rezzak” (rızık veren) ismini tefekkür eden birisi için, bir tek canlının rızıklanması bir perde olduğu gibi, bütün insan nevinin rızıklanması da ayrı bir perde olabilir. Sadece kendi rızkının mükemmelen verildiğini düşünmekle “Rezzak” ismini tefekkür eden bir insanın marifeti çok dar ve kısadır. Buna karşılık, Allah’ın şu anda yeryüzünde bulunan bütün insanları, bütün hücreleriyle rızıklandırdığını tefekkür eden bir kimse, yüzler perde aşmış ve dolayısıyla tefekkür merdiveni daha yükselmiş olur. Bununla birlikte, eğer geçmişteki insanların da rızıklanışını düşünürse, daha geniş bir perde arkasından “Rezzak” ismini tefekkür etmiş olur. Bundan sonra, hayvanların ve bitkilerin her bir türünün ve cinsinin rızıklanışını seyretmekle “Rezzak” isminin hakikatine yaklaşır ve birçok perdeyi daha geçer. Ve daha sonra meleklerin ibadet denilen manevi gıdalarını düşünmekle “Rezzak” isminin perdelerini teker teker yırtmaya başlar ve arkasındaki Zat-ı Akdes olan Allah’a yakınlaşmış olur. Ve nihayet cennette umum hayat sahiplerinin ebediyen rızıklanmasını tefekkürle yeni perdeleri açar. Bu hayali seyahat sırasında binler perdede Cenab-ı Hakk’ın “Rezzak” ismini tefekkür eder.

Hâlık (yaratıcı) ismini tefekkür eden bir kimse, ilk önce bir karıncaya bakar. Onun ilahi bir sanat ile yoktan yaratılışını düşünür, “Hâlık” isminin bir perdesini açar. Daha sonra yeryüzündeki bütün karıncaları hayaliyle görür. Hepsinin aynı anda ve aynı tarzda yaratılışlarını düşünerek, “Hâlık” ismini tefekkür etmekte farklı perdeler açar. Daha sonra kendisinin ve insan nevinin ve sonra da gücü yetiyorsa kâinattaki her bir mahlûkun, canlı ve cansız her şeyin yoktan icadını düşünür. Bu sayede her bir mahlûk “Hâlık” isminin bir perdesi olur ve perdeler açıldıkça marifet (Allah bilgisi) nurları o kalbe dökülmeye başlar.

Rab ismini tefekkür eden bir kimse ise, ilk önce bir arının terbiyesine bakar ve onda gözüken Rab ismini tefekkür eder. Sonra diğer arıları da fikrine misafir eder ve daha geniş bir perdede Rab ismini tefekküre başlar. Daha sonra ise bu tefekküre diğer böcek ve hayvanları da katar. Adeta her bir mahlûk Rab isminin bir perdesi olur. Onda tecelli eden Rab ismi tefekkür edilerek perdeler yırtılmış ve Rabbü-l âlemin olan Allah-u Teâlâ’ya biraz daha yaklaşılmış olur.

Öyleyse denilebilir ki: Her bir sıfat ve ismin yetmiş bin değil, yüz binlerce tecelliyatı vardır. O ismin cilvesine ayna olan her bir mahlûk ise bir perdedir ki, açılmasıyla, yani onda tecelli eden ismin tefekkür edilmesiyle perdeler açılır, güneş hükmündeki marifet ve muhabbetin ışığı kalbi doldurur.

Yetmiş bin perdenin başka bir ciheti daha vardır ki, o da şudur: İnsan nefsini terbiye ettiği derecede marifetullah (Allah bilgisi) ve muhabbetullahta (Allah sevgisi) ileri gitmektedir. Şöyle ki, insanın nefsinde hakikati görmesine ve manevi âlemlerde yükselmesine mani olan binlerce perde vardır. İnsan bu perdeleri yırttığı derecede manen yükselmekte ve hakikate yaklaşmaktadır. Bu perdelere misal olarak şu sıfatları sayabiliriz: Kin, düşmanlık, hırs, gıybet, gurur, riya, isyan, gösteriş, öfke, uzun emel… Bu perdeler yırtıldıkça marifetullah nuru parlayacak ve ondan da Cenab-ı Hakk’ın muhabbeti fışkıracaktır.

Allah-u Teâlâ, nefsimizdeki bu perdeleri yırtmayı ve her mahlûkta tecelli eden isim ve sıfatları tefekkür ile hakikate çıkmayı bizlere ihsan etsin. Âmin

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu