5- Kafir, varlıkları manasızlıkla itham eder
Küfür insanı sonsuz bir azaba mahkûm eden büyük bir zulümdür. Peki, neden kısa bir ömürde işlenen bu günah sonsuz bir azabı netice vermiştir? Bizler bu dersimizde ebedi cehenneme girecek olan kâfirin işlemiş olduğu başka bir cinayetten bahsedeceğiz. Ta küfrü sebebiyle ne büyük zulümler ve cinayetler işlediği ve kendisini ebedi cehenneme nasıl mahkûm ettiği daha iyi anlaşılsın.
Rabbimiz, sonsuz hikmeti ile âlemdeki her bir varlığı derin manalar içeren ilâhi bir kitap ve bir kaside hükmünde yarattı. İnsanı da o kitapların kelimelerini, satırlarını, sahifelerini okuyabilecek bir kabiliyette yaratıp şu âleme gönderdi. Onu akıl, kalb ve ruh cihetiyle inkişaf ettirdi. Bu mahiyeti ile insan bu kâinatın manen fevkine çıktı. Artık, her bir varlık bir kitap, insan ise onun mütalâacısı idi; O ilahi kitapları okuyacak ve onlardaki derin manaları tefekkür ederek Rabbini tanıyacaktı.
Şimdi O ilahi kitaplardan bir tanesini hep beraber okuyup o manaları tefekkür edelim.
Sema denizinde nur mürekkebi ile yazılmış en parlak bir ilahi kitap olan Güneş kitabına bakalım. O ilahi kitabın satırlarından bir parça okumaya çalışalım.
Güneş der; Ey insan bana bak. Bir kâğıda çizilen resmim bile onu çizen ressamın varlığını ispat etsin de benim gibi sema denizinde çizilen hakiki, sanatlı gerçek güneşler sahipsiz olsun. Benim de bir sahibim var.
Benim varlığıma sebep olan helyuma, hidrojene bak bir de bana bak. Hiç birinin hayatı yok. O hayatsız sebepler nasıl bana usta olabilir. Nasıl beni icad edebilir?
Hem benim var olmam için sahibimin hayat sahibi olması da yeterli değil. İlmi olmalı, öyle bir ilim ki hem beni hem de sema denizinde benimle yüzen diğer yıldızları bilmeli. Hem de benden istifade edecek mahlûkatı da bilmeli Böyle bir ilmi hangi sebebe vererek benim varlığımı izah edeceksin?
Ey insan bilirsin ki kudreti olmayan iş göremez. Beni, senin dünyandan 1 milyon 300 bin kat büyüklükte bir soba ve lamba yapıp kendi yörüngemde saatte 720 bin km hızla döndüren sonsuz kudretin sahibi kimdir?
Düz yolda hareket eden bir aracın bile intizamlı hareketlerini bir şoförün varlığına veren sen nasıl olur da benim gibi milyarlarca yıldızın intizamlı hareketlerini tesadüfe verirsin? Beni kendi yörüngemde intizam ile döndüren nizamın sahibi kim?
Hem bana dikkatle bak benim varlığım, bir iradenin bir tercihin neticesi değil mi? Var olmamı, olmamaya, şeklimi başka bir şekle, tercih eden iradeyi gör. Bana sahiplik iddia edecek hangi sebep bu iradeye maliktir?
Ey insan benim ısımla ısınır ve ışığımla aydınlanırsın. Ama bil ki sana merhamet edip, sana ikram eden ben değilim. Bu sıfatlar bende yoktur. Sana merhamet eden Rahman, Rahim ve Kerim olan Rabbindir. Ben ancak sana gönderilen rahmete bir sebebim.
Hem bana bak sahip olduğum büyük çekim gücü nedeniyle tüm gezegenleri kendime çekerim, onlar da dönmelerinin verdiği merkez-kaç kuvveti sayesinde bu çekimden kurtulurlar. Milyarlarca km uzaklıktaki gezegenlerin dönüş hızlarını ne hızlı, ne de yavaş yapmayıp tam olması gereken noktada benim çekim kuvvetime göre ayarlayıp o gezegenleri sistemin bir parçası kılan sonsuz kudret ve ilim sahibi; Allah’tan başka kim olabilir.
Ben sema denizinde icad edilen diğer yıldızlara güneşlere benziyorum ve sistemimiz aynı. Demek beni yaratan kim ise onları da yaratan odur.
Hem sen bilirsin ki tarla kimin ise mahsul onundur. Sema denizini hadsiz ve geniş bir tarla hükmüne getiren kim ise benim gibi milyarlarca yıldızı burada ekip biçen de aynı zattır. Ben şu sema tarlasının bir mahsulüyüm. Demek sahibim bu semanın sahibidir.
Hem bilirsin ki intizam sadece bir elden çıkar. Başka eller karışsa karıştırır. Bizler Samanyolu galaksisindeki milyarlarca yıldızla beraber sema denizinde intizamla yüzüyoruz. Demek beni kim yarattıysa diğer yıldızları dahi o yaratmıştır. Hepimiz aynı elden idare olunuyoruz. Kısacası benim sahibim kâinatın sahibidir.
Bu güneş gibi âlemdeki her bir varlık, ilahi bir kitap hükmünde olup, okumasını bilen akıl sahiplerine çok manaları ders verdiği gibi sahibini de birçok isim ve sıfatlarıyla kendinde okutmaktadır.
Fakat Kâfir Allah’ı inkâr etmekle okunması için yazılmış olan bu kitaplara bırakın bir kitap nazarıyla bakmayı onları manasız paçavralar hükmünde görmektedir. Evet, kâfirin nazarında güneş semada dolaşan serseri bir ateş topudur. Yazmış olduğu bir cümleye bile manasız denilmesine tahammülü olmayan insanın her biri ilahi bir kitap hükmünde olan tüm varlıkları böyle manasız görmesi o varlıkların hukukuna karşı çok büyük bir zulüm değil midir?
İşte kâfir, hem o ilahi kitapların kâtibini inkâr ettiği gibi o kitapları da manasız görmekle o varlıkların hukukunu dahi çiğneyerek kâinat kadar büyük bir zulüm işlemiştir.
Şimdi bu cinayetin büyüklüğünü görmeye çalışalım. Yeryüzünde ilahi bir kitap ve kaside gibi yazılan varlıkların sayısını hesaplamak mümkün müdür? Her bir nev’in milyonlarca ferdi olduğu şu âlemde bu sayıyı bilmek mümkün müdür?
Kâfir küfür ile geçen bir saniyesi içerisinde ne kadar varlığı manasız görmüştür. Evet, 1 sn. içinde, yaratılan varlıklar adedince bir zulüm işleyen kâfir bu küfrünü 1 saat değil, 1 gün değil, 1 yıl değil bir ömür boyu sürdürmekle öyle azim bir cinayet işlemiştir ki akıl bu zulmün büyüklüğünü kavramaktan acizdir.
Rabbimiz o ilahi kitaplarla kendisini tanıtmak isterken, her bir varlık bana bak beni oku derken; kâfir tam tersini yaparak o kitaplar ile o kitabın kâtibini inkâr etmiş. O ilâhi bir kitap ve kaside hükmünde olan varlıkları manasızlıkla itham ederek tüm varlıkların hukukuna karşı büyük bir zulüm ve cinayet işlemiştir.
İşlenen suç böyle sonsuz olduğunda ceza da sonsuz olmalıdır ki adalet tecelli etsin. İşte kâfir, küfrüyle her biri ilâhi bir kitap ve kaside hükmünde olan varlıkları manasızlıkla itham ederek kâinatı titretecek bir zulüm ve cinayet işlemiş ve kendisini ebedi azaba mahkûm etmiştir. Evet, kısa bir ömürde sonsuz bir cinayet işleyen kâfir elbette ömrünün kısalığı ile değil işlediği cinayetin büyüklüğü ile hesaba çekilecektir.