Tefekkür Damlaları

Kafir ebedi cehennemi hak eder

Küfür mahlûkatın hukukuna bir tecavüzdür. Çünkü;

1- Bazen büyük bir devletin küçük bir elçisini hiçe say­mak, gönderdiği mektubu yırtmak savaş sebebi olabilir. Bu noktada elçinin ve mektubun küçüklüğüne değil, yapılan hare­ketin büyüklüğüne bakılır. İnkârcılığı meslek edinen kâfir de, Allah’ın elçisi olan Hz. Muhammed’i (S.a.v). ve Allah’ın mektubu olan Kur’an’ı hiçe saydığı için büyük bir kabahat işlemiştir. Bu kabahatin tek cezası ise ebedi cehennemdir.

2- Her şey kendine mahsus bir lisanla “Allah vardır, bir­dir, her şeyin sahibidir, bizlerde onun engin manâlar taşıyan mektuplarıyız” derken, kâfir bu gerçeği inkâr etmekle onları yalancılıkla ittiham eder.

3- Özene bezene harika tablolar yapıp bir sergide teşhir eden ressamın eserlerini hiçe sayarcasına “Bunları da güzel diye asmışlar, ne kadar çirkinler, boyalar kendiliğinden dö­külüp bu şekilleri almış” diyen kimse, tablolara ve sanatkâra ne büyük bir hakarette bulunmuş olur.

İşte Cenab-ı Hakkın bin bir itina ile yarattığı mahlûklara “rastgele yapılmış, manâsız şeyler” diyerek, her biri bir sanat şaheseri olan o yaratıklara karşı hakarette bulunmaktadır. Ağzından çıkan bir kelimeye bile manâsız denmesine kızan insan bütün kâinata manâsız demekle sanatkârı kızdırıp, sanatın hukukuna tecavüz etmez mi? Ve cehennemi de hak etmez mi?

4- Tablolar ressamlarından ötürü değer kazanır. Meşhur bir ressamın tablosu milyarlara satılırken, ressamı meşhur ol­mayan aynı resmin olduğu bir tablo alıcı bile bulamaz. Hatta aslına son derece benzeyen tablolar bile o ressamın elinden çıkmadığı anlaşılınca peş para etmez. Aynen bunun gibi, her bir yaratık da yaratıcıları hesabına değer kazanır. Allah’ı inkâr eden, dolayısıyla mahlûkatın kıymetini de iskat eder, değerini düşürür.

5- Bir insana “Sen babasızsın” demek ne büyük bir haka­retse, mahlûkata da “siz sahipsizsiniz, rastgele olmuşsunuz” demek öyle bir hakarettir.

6- “Güzeli gösteren ayna güzelleşir” kabilinden, kâinat­taki her bir yaratık Allah’ın güzel isimlerine ayinedarlık yapıp güzellik kazanırken, kâfir bütün bunları tesadüfe vermekle sayısız yaratığın hukukuna tecavüz eder.

7- Kâfir, Allah’ın yarattığı, bin bir hikmetle yoğurup halk ettiği mahlûkâtı, çürümeye mahdum, cansız, ruhsuz, gayesiz bir madde yığını olarak görmekle büyük bir haksızlık yap­mıştır.

8- Biz namaz kılarken birisi bize “Bu namaz kılmıyor, sahtekârlık yapıyor” dese, ne kadar da kızarız. İşte kâfir küf­rüyle mahlûkatın fıtri ibadetlerini ve Allah’ın isimlerine karşı yapmış oldukları tesbihatı inkâr ile hukuklarına tecavüz eder.

9- Bütün yaratıklar Allah’ın birer memurudurlar. Kâfir ise Allah’ı tanımamakla, onları memuriyet makamından indi­rip, görevsiz, başı bozuklukla ittiham eder.

Hülasa, kâfir, Allah’ın elçisini inkâr eder, mektubunu yırtar, mahlûkatın tevhid şehadatlerine karşı onları yalancı­lıkla suçlar ve onları tekzip eder, kıymetlerini iskat eder, düşü­rür, kâinatı ve içindekileri manâsızlıkla ittiham eder, onları sahipsizlikle ittiham ederek hakaret eder, güzelliklerini inkâr eder, onları maddi bir yığın görerek haksızlık eder, ibadet ve tesbihatlarını inkâr eder, onları memurluk makamından indire­rek başıbozuklukla ittiham eder.

Hem de öleceğini bildiği halde bunları yapar. Bir de ölümsüz olsaydı, kim bilir neler yapardı? İşte Cenab-ı hak mahlûkatının hukukuna yapılan tecavüze karşı kâfiri ebedi hapse mahkûm eder. Ta ki adalet sağlansın ve mazlumun hakkı zalimden alınsın.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu